"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye ile Türkiye’nin ilişkileri ne alemde?

Dr. Aytekin COŞKUN
09 Temmuz 2024, Salı
Türkiye-Suriye ilişkileri sonradan ve zamanla negatife dönüşmüş durumda.

Türkiye, Suriye’deki iç savaş öncesi, Suriye ile yıllık 7 milyar $’a varan bir ticaret hacmini yakalamış, iki ülke vatandaşları sadece nüfus cüzdanlarıyla birbirine gelip gider pozisyona gelmiş ve sınır güvenliği noktasında da ciddi bir hamle yapmış durumdaydı.

Türkiye, Suriye’de iç savaşın patlak vermesi ile birlikte Esed rejiminin Sünnilere karşı acımasız şekilde kıyım başlatmasına bigane kalamadı ve rejime karşı tavır koydu. İnsanlar can güvenliklerini sağlamak adına en yakın ülke olan Türkiye’ye göç etmeye başladılar. Türkiye özellikle Hatay’daki Cilvegözü kapısından düzensiz göçmenlerin toplu halde girmesi ile birlikte, bölgeye çadır kentler kurmaya, savaştan kaçanlara kucak açmaya başladı ve bu bir insani davranıştı. Çünkü hayat bir insanın en önemli varlığıdır.

Bosna savaşını (1995) hatırlayalım, Bosnalılar sığınacak bir ülke bulamadıkları için katledilmişlerdi. 

Müslüman kimliği taşıyan her kimse öncelikle din kardeşimizdir. Türkiye elbette Müslüman kardeşlerine sınır kapılarını açmalıydı, ayrıca onlara kalacak, barınacak yer ve iaşe yardımı da sağladı. Ayrıca yardım seferberliği başlattı. 

Buraya kadar yapılması gerekenler yapıldı, ama gelinen noktaya baktığımızda, 2011'de başlayan savaş neredeyse 13 yıldır sürüyor. Türkiye bu dönem içinde 13x7= 91 milyar dolar ticaret hacminin gelirinden mahrum kalmış oldu. Düzensiz göçmenlere yapılan yardımı ise sadakamız olarak kabul ediyoruz. 

Şimdi her iki ülke dostane ilişkiler içinde olmayı istiyor. Türkiye, ekonomiye katma değer üreten Suriyeli göçmen vatandaşlardan sorun çekmiyor. Ama iş imkanlarının kısıtlı oluşu ile birlikte içerde oluşturulan anarşiyi teşvik eden düzensiz yapı ve işsiz Suriyeli kardeşlerimizin durumu, halkımızı zora sokma eğiliminde. Bireysel münferit olaylar, zaten canı burnunda olan halkımızı galeyana getirerek, istenmeyen olayların fitilini ateşleyebilir. Yetkililer olayın ciddiyetinin biliyor. Hiç istenmeyen şey ise iç huzurun sekteye uğramasıdır. Bu yüzden her iki ülke yetkililerinin son dönemdeki komşuluk ilişkilerini yeniden hızlıca gözden geçirmeleri gerekmekte.

Türkiye'nin 750 km’ye varan güney sınır güvenliğini yeniden tesis etmesi, orada cirit atan PKK ve YPG terör örgütlerinin imha edilmesi, düzensiz göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi noktasında yöneticilerimizce çıkış aramakta.

Dolayısıyla üst perdeden Esed rejimi ile görüşmek için açıklama yapılmasına rağmen, Esed rejimi halen Türkiye ile masaya oturma noktasında isteksiz davranmakta.

Suriye değişik isteklerini dile getirmekle birlikte, fütursuz bir tavır içine girmiş durumda. Türkiye komşularıyla iyi ilişkiler kurmak adına, her platformda, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını dillendiriyor. Ayrıca her iki ülke için elzem olan sınır güvenliğinin sağlanması adına, Suriye’den, YPG ve PKK unsurlarının uzaklaştırılmasını talep ediyor. 

ABD, NATO, AB ve BM’nin ortak bir kararla Türkiye’deki düzensiz göçmenlerin tekrar Suriye’ye kendi ülkelerine barışçıl yollarla gönderilmeleri noktasında geniş oturumlu bir toplantı yapması gerekebilir. Çünkü Türkiye sınır kapılarını ardına kadar açarsa AB ülkeleri zarar görecektir. Yani konu Türkiye’nin sorunu gibi gözükse de aslında tüm Avrupa’yı içine alan bir sorun. 

Türkiye tek başına Esed‘le görüşme noktasına gelse bile, Türkiye’nin bazı menfaatlerinin askıda kalması olası. Bölgede cirit atan PKK ve YPG unsurlarının Suriye’de hayat bulması Türkiye’nin kırmızı çizgisi. Bu bakış açısı ile Irak’la Türkiye arasındaki dostane gelişme örnek gösterilebilir. Her iki ülkenin menfaati üzerine gelişme yaşandı ve büyük yol kat edildi. Dolayısı ile Suriye ile de aynı manada yol kat edilebilir.

Türkiye'nin AB ile yaptığı göçmen anlaşması hala gündemde ama bunun da bir sınırı var. Türkiye, Esed'i ikna etmesini, ağabeyi rolündeki Putin’den isteyebilir. Suriye’nin toprak bütünlüğü, iç savaşın sonlandırılması, Suriye’nin vatandaşlarına karşı güvenli bir devlet konumuna geçmesi ve bunu uluslarası alanda deklare etmesi, ülke vatandaşlarının güvenli şekilde tekrardan ülkelerine dönüşlerinin sağlanması, hem AB için hem de Türkiye için çok önemli.

Türkiye, Rusya ile birlikte konunun çözümü için başlangıçta üçlü zirve yapabilir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanacağı garantisi, düzensiz göçmenlerin iç barış ve güvenliğe zafiyet vermeden ülkelerine dönüşü anlaşması yapılabilir.

Sokaklara taşan vatandaşların sesine kulak vermek gerekir. Kozmopolit olan İstanbul gibi büyük şehirlerde, düzensiz göçmenlerin nadir birkaç olayı, iç barışı tetikleyebilecek büyük olaylara sebebiyet verebilir. O yüzden bu konularda erken tedbir alınması noktasında devlet büyüklerinin hızlı hareket etmesi, Türkiye’mize ve bölgenin geleceğine pozitif katkı sağlayacaktır.

Okunma Sayısı: 1054
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A.Yılmaz

    9.7.2024 22:18:23

    İbrahim beyin yorumda yaptığı eleştiri bu yazının yazarına yapılmamalı. O dönemde Emevi camiinde cuma namazı kılıcaz diyenler şimdi muhalefette.

  • Pelin Kurukahveci

    9.7.2024 22:16:38

    Çok isabetli ve objektif bir değerlendirme olmuş. Hocamızın yazılarını sürekli severek takip ediyorum. Teşekkür ederim.

  • Fatih Aslan

    9.7.2024 20:51:44

    Maalesef, yazıda; Türkiye’nin yıllardır izlediği berbat Suriye politikasına hiç değinilmemiş, bilakis övgülere yer verilmiş.

  • İbrahim Ersoylu

    9.7.2024 19:19:04

    Yazar kardeşimiz, Türkiye’nin ABD’nin dolduruşuna gelerek yanlış bir politika ile 2011’de Suriye rejimini devirmek için Suriye muhaliflerini silahlandırması ve rejim güçleriyle tokuşturmasıyla oradaki yangına benzin dökmekle ülkenin harabe haline gelmesine ve yüz binlerce Suriyeli masumun kanı dökülmesine sebep olmasını yazıda es geçmiş. Türkiye’de iktidar, o dönemde Türkiye’nin Suriye bataklığından uzak durması ve arabulucu rolünü oynaması gerektiğini yolunda uzman diplomatlarımız yetkilileri uyarmışlar, ama onlar “Rejim yıkılacak, Emeviye Camiinde Cuma namazını kılacağız” diyerek rejimin arkasındaki Rusya ve İran faktörünü ne yazık ki göremediler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı