"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Peygamber Efendimiz’in(asm) hayatında uhuvvet - 7

Müşerref Ünal
18 Ekim 2024, Cuma
Rabbimizin, önceki yazılarımızdaki kıssalardan anlayacağımız üzere, ümmete çok bağışlayıcı ve çok merhametli olduğunu anlayabiliriz.

Vay ki Mekkeli müşrikler gibi Allah’a savaş açan, kalplerinde Allah’ı düşman edinip çıkarlarına ve menfaatlerine kul olmuş, Allah’ın davasının karşısında saf tutup sonsuz bir kudretle savaşan, mutlak mağlup olmakla mahkum olan münafıkların haline… Müdakkik Nur talebeleri olarak münafıkların tuzağına düşmeden bu hizmetin sadık hâdimi olarak kalmaya gayret göstermeli, uhuvvet bayrağını tertemiz şekilde devam eden nesle bırakabilmeliyiz. Peki münafıkların tuzağı nedir? Neden bu tuzak hala etkisini sürdürebiliyor? Evet münafıkların sadece tek bir silahı var. O da fitne silahı. Bu silahı atar damarımıza, uhuvvetimize yöneltip ateşliyorlar. O yüce şahs-ı manevî kan kaybediyor… Bunu nasıl mı yapıyorlar; Cahiliye adetlerinden olan adaveti, tarafgirliği, kabileciliği, istibdadı âdet edinmemize çalışıyorlar. Unutmamak lazımdır ki; “Cahiliye davasını güden kendini Cehenneme atmış olur.” 

FİTNE SİLAHI 

Evet islâmiyetin ve Peygamberimizin, Müslümanların içerisindeki ikiliğe hiç tahammülü yoktu ve buna fırsat vermedi. Çünkü ikilik Cahiliyenin âdeti, davranışı idi.  Ve İslâmiyet Cahiliye âdetlerinin tümünü kaldırmış ve savaşmıştı. Aşağıda beraberce şahit olacağımız kıssa pek uzun ve hikmetli. Hepsinin aktarımı mümkün olmadığı için eksik kısımları sizlere havale ederek şöyle özetleyebiliriz;

İslâm ordusu kuvvetlendikçe kuvvetlenmişti. Artık savaş meydanında onları görmek bile karşı ordunun dağılmasına sebep oluyordu. İslâm ordusunu savaş meydanında yenemeyeceklerini bilen münafıklar ordu içinde ikilik çıkararak galip gelmeye çalışıyorlardı. Müreysi Gazası yapılmış zafer ile sonuçlanmştı. Ordu su ihtiyacını tek bir kuyudan karşılamak mecburiyetinde idi. Ancak su yeterli değildi. Ensar ve Muhacirden olan iki Sahabe kovalarını karıştırmış ve bir kavga başlamıştı. Kılıçlar çekilmişti. Peygamberimiz (asm) şaşkın ve kızgın bir ses tonuyla“Cahiliye insanlarının davası mı güdülüyor? Nedir bu çığlıklar, bu feryatlar? Derdiniz nedir?” diye sordu. Durumu izah ettiler. Peygamberimiz (asm) hayıflanarak “Bırakınız şu Cahiliye âdet ve davasını! Çünkü o bir murdarlık, bir kötülüktür. Cahiliye davasını güden, kendini Cehenneme atmış olur.” Buyurdu. Ashab için bu büyük bir tehditti. Ashab: “Ya Resulullah! Kişi kendini, oruç tutsa, namaz kılsa ve Müslüman olduğunu söylese de mi Cehenneme atar?” “Evet oruç tutsa, namaz kılsa ve Müslüman olduğunu söylese de...” buyurdu. Peygamberimiz (asm) bu kadar sert bir uyarıyı Hz. Hatib’in hatasında dahi yapmamıştı. Netice itibariyle sulh olundu. En azından öyle sanılıyordu. Baş münafık Abdullah Bin Ubey rahat durmuyor Müslümanlar arasındaki bu gerginliği fırsat bilip ikilik çıkartmak için fırsat biliyordu.  Gelinen hal çok ilginçti. Zafer kazanmış bir ordu. Ama ikiye bölünmüş parçalanmış bir hal. Medineli - Mekkeli, Ensar - Muhacir… Abdullah Ensara; Muhacirleri kuvvetlendirdiklerini, kendilerini Medineden Hz. Muhammed’in çıkaracağını, Mekkelilere daha fazla zekat vererek kuvvetlendirmemeleri gerektiğini söyledi. Genç yaşlarda olan Hz. Zeyd Bin Erkam da oradaydı. Abdullah Bin Ubeyin sözleri kanına dokunmuştu. Aralarında tartışma başladı. Durumun Hz. Muhammed’e taşınacağını anlayan Abdullah “şaka” yaptım diyerek Hz. Zeyd’i sakinleştirmeye çalıştı. Ama durum Hz. Muhammed’e taşındı. Abdullah Hz. Zeyd’i yalanlıyor, Ashab karşısında onu suçlu çıkarıyor ve Ashab da Hz. Zeyd’i iftira atmak ile itham ediyordu. Hz. Zeyd ellerini açtı ve Allah’a sığındı. Gerçek Hz. Muhammed’e vahyoldu. Abdullah’ın yalan söylediği ortaya çıktı, rezil olduğuyla kaldı. Ashab uhuvvetini Cahiliye damarlarına feda etmeden iman hizmetlerine devam ederek bize bu hizmeti bıraktılar. 

Evet münafıklar, mü’minlerin arasındaki gerilimi fırsat bilip onların arasına ikilik sokarak silahlarını ateşlemekte. Biz Risale-i Nur hâdimleri hakkın hatırını kırmamaya dikkat ettiğimiz gibi kardeşimizin de gönlünü kırmadan, uhuvvet ve sühuletle bu hizmeti devam ettirmeye mecburuz. Aksi halde münafıklara kuvvet veren gerilim zeminini oluşturmuş oluruz. Zira “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir.” sırrınca şahs-ı manevînin hayatının devamı inşallah bizlerin ittihadı ile kıyamete kadar hüküm sürecek. 

Evet bu dehşetli saldırıdan kurtulmanın yolunu Allah (cc) ve Peygamberimiz (asm); tövbe ederek, Cahiliye âdetlerinden yani kinden, adavetten, kıskançlıktan, kabilecilik taassubundan ve istibdadın her türlüsünden, inaddan, haksızlıktan, bencillikten, uhuvvetteki birliği yok eden, uhuvvetin zıt kutbu olan ikiliğe sebep olacak veya destek verecek her hal, davranış ve duygudan uzak durmak ve dua ederek Allah’a sığınmak olarak gösteriyor. 

Okunma Sayısı: 1204
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı