Türkiye, S400 ü ya da F35 tercih etme noktasında ciddi baskı altında. S400 hava savunma sistemi olup, F35 ise taarruz aşamasında kullanılan savaş uçağı. İkisini aynı kefede tartışmak doğru değil, ABD ve NATO bu konuda Türkiye’yi hayli zorluyor olsa da hava savunma sistemi Türkiye için elzem.
F35 Savaş Uçakları, 5.Nesil uçan bir bilgisayar olarak tasarlanmış uçaklar. Özellikle ısı sensörlerinden dolayı, uzak mesafelerden ateşlenmiş Balistik Füzeleri tespit ederek, ekranında izleyebilme, koordinatlarını çalma ve yönlendirme yeteneğine sahip. Bu bilgileri ortak iletişim ağına kullanarak kara, deniz ve havada iken yaparak, füzeleri yönlendirmesi ve imha etmesi gibi üstün özelliklere sahip. Projenin ilk prototipi 2016 yılında İsrail’e teslim edilmiş ve Gazze’nin bombalanmasında kullanılmıştır. F-35 pahalı ama oldukça yeni teknolojileri bünyesinde içermekte, radara yakalanmadan düşman sınırlarını içerisine gizlice girip görev yapabilmektedir. Yakıt depolarının büyüklüğü nedeni ile uzun menzilli oluşu, havada yüksek manevra yeteneği, aynı zamanda yüksek oranda mühimmat taşıyabilmesi ve süpersonik hıza erişmesi özelliklerinden. Bu uçakların negatif yönü ise, uçaklarda bulunan ALIS sisteminden dolayı ABD’ye bağımlı olmasıdır. Uçakla ilgili tüm bilgiler, ABD merkez komuta kontrol merkezine iletilmesi, sayesinde F-35’ler ABD’ye yüksek oranda bağımlı bir uçak olmasını sağlıyor. Lojistik alt yapı bilgileri, yedek parça temini de dünya genelinde ortak ağ ile ABD'nin bilgisi dahilinde ve yazılım sürecinde dost ve düşmanların ABD’nin tanımladığı şekilde olması önemli. Türkiye’ye karşı gelişebilecek düşmanca tavırlarda, F35’lerin kullanılabilmesi ABD’nin izin vermesine bağlı. Etrafımızda dost görünümlü her an düşman olabilecek yapıda NATO üyesi dostlarımızı unutmayalım.
Ocak ayında Ankara’ya ziyaret eden ABD dışişleri sözcüsü Victoria Nuland’ın S400 sorununu çözmek istiyoruz şeklindeki demeci, eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin ve ABD’deki Yunan-Rum lobisinin (HALC), Türkiye’nin yeniden F-35 programına dönmesine izin verilmemesi yönündeki talepleri bizi şaşırtmadı. Türkiye’nin ABD’den aldığı silahları, müttefiklerine karşı kullanıyor iddiası ise ortada geziniyor. Türkiye F16’ları, PKK/YPG’ye karşı kullanıyor, acaba bu terör örgütlerini müttefik olarak mı görüyorlar. Nuland, F35 programına dönebilmenin şartı olarak, S400’lerin incirlik üstündeki ABD yetkililerine teslim edilmesini dikte ediyor. ABD’nin müttefik olarak gördüğü ve askeri mühimmat yardımı yaptığı PKK/YPG unsurları, Güney Kıbrıs Rum Kesimine silah ambargosunun kaldırılması gibi gelişmeleri nereye koyabiliriz. ABD dostumuz, ama fiiliyatta Türkiye’nin egemenliğine dil uzatanlara kucak açması ilginç.
Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşın başlamasından sonra hava savunma sitemini kurmak için ABD ve NATO dan Patrıot Hava savunma sistemi almak istemesi ve alamaması sonrası, alternatif yollar aradı. Sonrasında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini satın aldı. Bu davranışın bedeli, Türkiye’nin F-35 projesinden haksız şekilde çıkarılması oldu. ABD, bu süreçte Yunanistan’a F-35 satışına yeşil ışık yakmış, S300’leri almasına da bir laf etmemişti. NATO üyesi olan Türkiye’ye Patrıotları satmadıkları gibi ceza kesmişlerdi. Şimdi ise, S400’leri incirlik üssüne(ABD) teslim et, F35 e geri dön deniliyordu. Oysa S400’ler Türkiye’nin hava savunmasının temel taşı niteliğinde.
Yunanistan’ın ABD Kongresi’ne Türkiye’nin F35 programına alınmaması noktasındaki gayretleri, S400’lerin Türkiye’de kalmasına inanan biri olarak, bunun kamuoyunu yanıltma mizanseni olarak görüyorum. Bu diplomatik bir aldatmaca, Algı oluşturulmaya dönük hareketler, aslında Yunanistan S400’lerin Türkiye de kalmasını istemez. S400’lerin Türkiye’de kalmasının yanında, ABD‘ye koşulsuz güven duyulması şeklinin de değişmesi gerekli. Türkiye’nin hava savunma sistemlerini elinde tutması ve tek bir ülkeye bağımlı olmaktan uzaklaşması, farklı ülkelerden tedarik durumuna geçmesi ve çeşitlendirmesi gerekli. F16'larda yıllarca bu sıkıntı yaşandı, tedarik, yedek parça ve yazılım güncellenmesi noktalarında ABD’ye bağımlı kalındı, bu yüzden ilişkilerimiz zaman zaman kopma noktasına geldi. İsveç’in NATO’ya dönmesini onay verdiğimiz için F16’ sorununu aşabildik.
Türkiye, Almanya’dan Eurofighter, Fransa’dan Rafale, İsveç’ten Gripen E, gibi farklı savaş uçaklarına yönelebilir, bağımlı hale gelme çeşitlendirilmeli. Çevremizdeki ateş çemberinde önceliğimiz kendimizi güçlü şekilde savunabilmek olmalı. NATO arkamızda durur, tavrını beklemek hayalcilik olur. S-400’lerin alınması sonrasında Türkiye'nin NATO üyeliği ve batı ekseni ile ilgili yoğun tartışmalar yaşansa da, Türkiye’nin tavrı belli. Türkiye AB ye üye olmak için 1960’dan beri sıra bekliyor. Gümrük birliği ve göçmen anlaşması gibi, tek taraflı çıkarlar söz konusu olduğunda, Türkiye ile uzlaşan AB’nin, bu ikircikli yapısının değişeceğini de pek beklemiyoruz. Türkiye, toprak bütünlüğünü ve tek taraflı çıkarların dikta edildiği yapıya karşı da, savunmasını kurmak zorunda, ayrıca verdiği karardan da geriye dönmemeli. F-35'ler ile S-400'ler arasında doğru seçimi yapmalı. Türkiye’nin S-400'lere yönelmesi bir nevi zorunluluktu, çünkü Türkiye’nin elinde kısa ve orta menzilli füzelere karşı savunma hattı var fakat uzun menzilli balistik füzeleri imha edecek savunma sistemi yoktu, bu yüzden önceliğimiz savunma hattımız.
Ayrıca F-35'lerin Radara yakalanmama özelliğinin, yakın zamanda hızla gelişen teknolojilere yenik düşeceği söylenmekte. Çin ve Rusya’nın, şimdiden erken uyarı sitemi teknolojisini geliştirdikleri ( AESA; Aktif Elektronik Sıralı Tarama sistemi), tüm uçakları radarda saptayabildikleri bilinmekte. S-400’lere F35’lerin bilgi ve koordinatlarının yüklenmesi sonrası, havada yok edebiliyor. ABD aslında bundan çekiniyor, bu şekilde F-35’lerin özellikleri deşifre olmuş olacak. Türkiye’nin güvenliği için hava sahasının kontrol edilmesi ve tehditlerin bertaraf edilmesi şart. Taarruzdan ziyade savunma amaçlı hava savunma sistemlerine ihtiyaç var. S-400’ün etkisiz hale getiremediği hedef yok. S-400’lerin bataryaları, kendi kendine hem hedefi tespit ediyor, hem hedefe kilitleniyor hem de imha ediyor ve bunu 400 km öteden hesaplıyor. Türkiye’nin F-35’lerin kendisine verilmeyeceği şeklinde hareket ederek, F-16’ların modernizasyonuna hız verip, savunma hattını güçlendirmesine yönelmeli.
S-400’ler hakikaten stratejik bir savunma sistemi. Türkiye’ye büyük avantaj ve üstünlük sağlayabilir. S400’leri güney sınırımıza konuşlandırıldığında, Doğu Akdeniz, Suriye ve Kıbrıs’ı güvenli hale getirirken, bölgeyi kontrol altına alabilir. Batı’da ise Ege ve Akdeniz’i kontrol altına alabilir. Dolayısı ile Hava savunma sistemi olan S400 ile F35 i karşılaştırmak doğru değil. Geleceğimizi etkileyecek olan bu karar aşamasında gerekirse referandum yapılması ve tüm halkın bu konuda bilgilendirilmesi lazım.
Dr. Aytekin COŞKUN [email protected]