"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrupa’nın güvenliği Türk Ordusuna Emanet Edilebilir

Dr. Aytekin COŞKUN
02 Temmuz 2024, Salı
İkinci Dünya Savaşı sonrası, AB ülkeleri arasında ortak güvenlik ve savunma işbirliği önem kazanır.

AB ülkelerinin önemli bir kısmı, Avrupa’nın güvenlik ve istikrarına yönelik dış tehdit ve zorluklara karşı, NATO’ya katılmanın yanında, bağımsız Avrupa savunma işbirliğinin de gerekli olduğu ortadadır. Bu yüzden AB, güvenliğini güçlendirmek ve barışı korumak adına, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikaları geliştirmelidir.

AB’ye yönelik yeni terör ve dış tehditler, özellikle de Rusya tarafından gelebilecek tehditler ve NATO’nun geleceği konuları Avrupalı liderleri birleşik Avrupa ordusu kurulması konusunda düşünmeye sevk eder. Bunlara karşı koymak amacıyla Avrupa ortak ordu fikri 1950’de dillendirilir. O günün ABD başkanı Harry S. Truman ve ekibi tarafından reddedilen plana göre, Almanya dışarıdan destek verecek, diğer ülkeleri kapsayan ortak bir Avrupa ordusu temeli atılacaktır. 1952’de bu görüş doğrultusunda Avrupa Savunma Topluluğu kurulur. Çok uluslu bu ordunun, ortak komuta ve bütçe içinde Almanya ile ortak hareket etmesi planlanır. 1995 te Avrupa'nın kalbinde Bosna ile Sırbistan arasındaki iç savaşta yaşanan katliama karşı AB, önemli bir rol üstlenememiş, ortak bir siyaset geliştirme ve etkili bir güvenlik oluşturma noktasında sınıfta kalmıştır. Hollanda menşeli BM askerleri Bosnalı Müslümanları korumaktan aciz kalarak, adeta Sırplar’ın katliam yapmasına göz yummuşlardır. Bu yüzden AB’nin güvenlik ve savunma politikasının değerlendirilmesi, 2000’ li yıllarda Köln'de yapılan Avrupa Konseyi toplantısında ele alınır. AB'nin küresel krizlerle başa çıkan askeri gücünün olması ve NATO’dan zaman zaman bağımsız hareket edebilmesi kararlaştırılır. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, 11 Eylül eki ABD’ye yönelik, ardından 2004 Londra, 2005 Madrid’deki terör saldırıları, AB’de ciddi tartışmalara ve yeni gelişmelere yön verir.

2009’daki Lizbon Antlaşması sonrası, AB’nin gerekli durumlarda ortak askeri eylemlerine izin verilir. Bu antlaşmaya göre, AB üyesi bir ülkeye saldırı olursa diğer AB üyesi ülkelerin, saldırıya uğrayan üyeye yardım ve iş birliği yapması planlanır. Lizbon Antlaşması'nın en önemli kazanımı, Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası çatısı altında savunma politikasının oluşturulması olur. AB'nin, küresel güvenlik misyonlarını güçlendirmek ve AB sınırları dışında barışı korumak için Birleşmiş Milletler (BM) şartlarına göre askeri güç kullanmasına da izin verilir. Başkan Trump döneminde ABD’nin NATO’ya bağlılığı konusunda artan şüpheler, BREXİT oluşması, NATO’nun Afganistan’daki sorunları, teröre karşı mücadelenin geleceği, Rusya’nın doğu sınırlarına yönelik artan tehditleri ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi konular AB’yi, güvenlik ve savunma konusunda ciddi karar vermeye sevk eder.

Avrupa ordusu kurulması sırasında, Ortak komuta merkezinin Brüksel de olması, buradan yönetilmesi fikri oluşur. Ortak bütçeye üye ülkeler, askeri maliyetler, ekipman ve organizasyon için finansal kaynak sağlamalıdır. Çoğu AB üyesi devletler aynı zamanda NATO içindedirler. Gerekirse ortak komuta altında Avrupa orduları birleştirilebilir.

Eski Sovyet üyesi olan AB üyelerine yönelik artan Rus tehditleri ve AB üyeleri arasında askeri ortaklık ve daha güçlü bir Avrupa askeri iş birliğine duyulan ihtiyacı daha net olarak ortaya koyar. ABD'nin NATO'dan çekilme olasılığı, AB için daha fazla toplu güvenlik ve savunma oluşturulması gerekçesi olacaktır. Sağlam bir Avrupa anlaşmasının varlığı, terörle mücadelede ve gelişebilecek bir savaşta, NATO’ya bağlı kalmaktan kurtaracaktır.

Bunun yanında 27 AB üyesi, AB için güvenliğin sağlanmasında önemli bir rol oynayan NATO’nun da üyesidir. Ortak savunma bu şemsiye altında da devam etmekte, tüm üyeler onunla her şekilde iş birliği yapmaktadır. Avrupa Savunma Fonu (EDF), Avrupa Savunma Eylem Planı'nın bir parçası olarak AB'nin savunma sanayisini daha da geliştirmektedir.

AB içinde artan aşırı sağcı politikalar ve bunların yansımaları yeni bir dünya düzenine yol açar mı? Liberal Yaklaşımlar zarar görür mü? AB’nin, dünya düzeyindeki rolünü daha iyi bir seviyeye taşımak için, ortak askeri bir güce ihtiyacı olacaktır. Tüm bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, AB’nin, Doğu Avrupalı üyelerine yönelik tehdit algısı, Çin’in yükselişi ve uluslararası terör, Avrupalı devletleri ortak bir ordu kurmaya teşvik etmektedir. AB vatandaşları gelecekteki tehditlerden ortak Avrupa ordu projesinin, AB'ye daha fazla egemenlik ve stratejik bağımsızlık vereceğini düşünüyorlar. Bu da AB’nin uluslararası alanda daha aktif bir aktör olmasına izin verecektir. Ortak bir AB ordusunun kurulması, üye devletlerin güçlerinin daha fazla bütünleşmesini gerektirdiğinden proje, AB içerisinde daha fazla siyasi bütünleşme sağlayacaktır.

Bütün bu gelişmelere rağmen, AB’nin üye ülkeleri, ortak komuta altında bir AB ordusu oluşturma tartışması konusunda hemfikir değiller. Böyle bir gelişim iç bünyedeki entegrasyonunu daha da ilerletecektir. Ayrıca, eskiden Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan AB üyeleri, ABD askeri desteği olmadan Avrupa ordularının etkinliğine güvenmemekte ve onları NATO'nun yedeği olarak değerlendirmekte. Bu nedenle de ABD ve AB’nin Doğu Avrupalı üyeleri bu projeye sıcak bakmıyorlar.

AB üyeleri tek başlarına tehditlere karşı koyamayacaklarının farkında. AB liderlerinden savunma güvenliği konularında güçlü siyasi irade bekliyorlar. AB, mevcut durumda ortak bir orduya sahip olmadığından ve üye ülkeler güvenliklerini sağlamakla yükümlüler. AB, yeni reformlar yaparak kısa sürede bu fikri güçlendirmeli ve pratik girişimlerde bulunmalı. AB'nin

silahlı kuvvetlerinin hazırlık durumunu ve hızlı hareket etme kabiliyetlerini, teknolojiyi, silah ve elektronik endüstriyel modern ve gelişmiş askeri teçhizata daha fazla yatırım yapmak için bir plan hazırlaması gerektiğini düşünüyor. Ortak kuvvetlerin NATO ile yakın iş birliği içerisinde olması gerekiyor.

NATO ile siber güvenlik ve terör ile mücadele gibi farklı alanlarda ortak eylemler ve iş birliğini güçlendirmesi gerektiği inancındalar. AB, uzun vadede NATO ile ortak değerleri, aynı çıkarları ve zorlukları paylaştığından, AB ordusu kurmaya yönelik herhangi bir girişim NATO'nun tamamlayıcısı olarak algılanabilir. NATO'nun alternatifi olmamalıdır. Bu yüzden Türkiye AB ye alınmalı ve hem NATO üyesi olması ve hem de güçlü hazır ve yıllardır aktif tehditlere karşı kendini geliştirmiş bir ordunun hem AB ordusuna hem de NATO ya ciddi desteği olacaktır. O yüzden yeniden dizayn edilen yeni dünya düzeninde, Türkiye’nin yeri Avrupa Birliği ve ortak ordusunun bir ferdi olmalıdır.

Okunma Sayısı: 719
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Pelin Kurukahveci

    2.7.2024 08:42:29

    2. Dünya savaşında ABD koruması olmasaydı avrupa işgal edilmiş olurdu. ABD bugün de kendini avrupanın koruyucusu olarak görmeye devam ediyor. Avrupa ordusu kurulursa AB daha bağımsız hareket kabiliyetine erişebilir. Ne var ki ABD varken avrupa da Türklerin de içinde olacağı ortak bir ordu kurmak mümkün gözükmüyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı