"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Prof. Dr. Mustafa Erdoğan: Hukuk, devletin keyfi emirleri değildir

04 Ocak 2025, Cumartesi 10:57
Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, on beş günde bir gerçekleştirdiği seminerlerine devam ediyor. Bu bağlamda ilk semineri; Hukukçu, Siyaset Bilimci ve Türkiye Bilimler Akademisi Aslî Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan verdi. Prof. Dr. Erdoğan, “Bugün artık birçok pozitif hukukçu, hukukun asgarî de olsa ahlâktan ve bir değerler sisteminden bağımsız olamayacağı görüşünde” dedi.

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, on beş günde bir gerçekleştirdiği seminerlerine hız kesmeden devam ediyor. 2024 yılı için belirlediği “Milliyetçilik” teması kapsamında alanında uzman birçok konuşmacıyı misafir eden Risale-i Nur Enstitüsü, 2025 yılı için ise “Devlet ve Demokrasi” temasını seçti. Bu bağlamda ilk semineri; Hukukçu, Siyaset Bilimci ve Türkiye Bilimler Akademisi Asli Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan verdi. Kendisine “Hukuk ve Adalet” başlığını seçen Prof. Dr. Erdoğan’ın semineri yoğun bir katılımla ve dikkatle takip edildi. Seminerde Erdoğan’ın söylediklerinden öne çıkan başlıklar şunlar oldu:

Devletin hatalarını mazur gören bir anlayış mevcut

“17. yüzyılda bir İngiliz düşünürü olan Thomas Hobbes’un ‘Leviathan’ adlı eserinde, ‘Hukuk, başkaları üzerinde emretme yetkisine sahip olan kişinin sözleri veya tebaanın uymakla yükümlü olduğu egemenin buyruğundan ibarettir. Yani, hukuk, egemenin ‘hukuk olduğunu söylediği şey’dir.’ denilmiş. Herkesin herkesle savaştığı, İngiltere’nin iç savaşla boğuştuğu günlerde, egemen bir devlet ihtiyacının duyulduğu yıllarda kaleme alınan bu eserde Hobbes, ‘Egemen Devlet Teorisi’ni geliştirdi. Bugün de devleti önceleyen, devletin hatalarını mazur ya da haklı görmek için sebepler arayan bir zihniyet var. Hobbes’un ‘Egemen Devlet Teorisi’yle uyum arz edecek bir şekilde hukukun, ‘devlet büyüklerimizin hukuk olduğunu söylediği şey’ olduğu şeklinde bir kabul var. Türkiye’de yıllardır bu durumu gözlemliyorum ve bugün daha da yaygın hâle geldi.”

Hukuk ahlâktan bağımsız olamaz

“Hukukçular arasında yapılan kadim bir tartışma var: Hukuk ahlaktan bağımsız olabilir mi? Bu konuda Akinalı Thomas, Cicero ve Augustinus başta olmak üzere pozitif hukukçularla tabiî hukukçular arasında bir tartışmadır gidiyor. Pozitif hukukçular, hukukun bağımsızlığını vurgularken, tabiî hukukçular ise, örneğin Cicero, “Adil olmayan hukuk, hukuk değildir.” şeklinde bir tutum sergiliyor. Fuller ise 1946 yılında yayımladığı The Morality of Ahlak (Hukukun Ahlakı) isimli eserinde hukukun ahlakî bir yönünün olması gerektiğini vurguluyor. Bugün artık birçok pozitif hukukçu hukukun asgarî de olsa ahlaktan ve bir değerler sisteminden bağımsız olamayacağı görüşünde.”

Hukuka yükümlülük hissiyle uyulmalı

“İnsanlar hukuka bir zorunlulukla değil, yükümlülük hissiyle uymalıdırlar. Yani insanlar kurallara uymayı, bir mecburiyet olarak değil, onları yapmakla sorumlu olduklarına inanarak yerine getirmelidirler. Aksi takdirde, bir gücün belirlediği kuralların insanlara kaba kuvvetle dayatılmasından öteye gidilemediği bir durum ortaya çıkar. Bu anlamda hukuk fikri, ahlak ve adaletle doğrudan bağlantılıdır. Adalet, hukuk için hem bir ideal hem de bir gerekliliktir. Bu anlamda evrensel hukuk ilkeleri bize kılavuzluk yapabilir. Örneğin, Türkiye’deki hukuk uygulamaları, uluslararası veya evrensel hukuk ilkeleriyle ne kadar uyumlu? Masumiyet karinesi, hürriyet gibi temel ilkeler Türkiye’de ne kadar geçerli? Bu tür kriterler, hukuk sisteminin adaletle ne kadar örtüştüğünü göstermesi bakımından önemlidir.”

Keyfîliğin karşıtı olmalı

“Türkiye’de, hukuka ilişkin kökten yanlış olan bir bakış açısı yerleşiyor. Devletin yaptığı her haksızlığın ‘Olur, devlettir, yapar’  denilerek sineye çekildiği bir yaklaşım giderek yaygınlaşıyor. Devletin her adımını mazur görmeye yatkın bir ruh hâlimiz var. Bu yüzden hukukun, ‘yönetenlerin keyfî emirleri’ demek olmadığını anlamamız gerekiyor. Hukuk, tam tersine keyfîliğin karşıtı olmalıdır. Hürriyet taraftarlığı, masumiyet karinesi gibi ilkeleri içermelidir. Hukukun adaletle zorunlu bağlantısını ve ‘tüm hakları göz ardı eden bir sisteme hukuk denemeyeceği’ fikrini canlı tutmamız gerekiyor.”

Anayasa’nın her maddesinde ideolojik bir yönelim var

Sunumunu bitirdikten sonra gelen soruları cevaplayan Prof. Dr. Erdoğan, Anayasa tartışmalarına da değindi. Erdoğan, “Türkiye’de anayasalar, bilinen sebeplerle ideolojik olarak yapıldı ve hatta Anayasa’ya değiştirilmez maddeler kondu. Normal bir anayasal sistemde, Anayasa’nın içeriği ideolojik hassasiyetlerden bağımsız olmalıdır. Türkiye’de anayasalar, her maddesinde bir ideolojik yaklaşım barındırır. Bu şekilde yapılan bir Anayasa gerçek bir Anayasa olamaz. Bu şekilde baktığınızda Anayasa’nın hemen hemen her maddesinin arkasında bir ideolojik yönelim bulunmaktadır” dedi.

AKP fenâ fi’d-devlet oldu

“Türkiye’nin şu anki şartlarında anayasal sistemin yenilenmesine ihtiyaç var ama iktidarın istediği türde bir yenileme, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçlarına cevap vermeyen, sadece kendi iktidarını pekiştirmeyi amaçlayan bir değişiklik olur. 1982’de kabul edilen Anayasa, zaman içinde bazı değişikliklerle kusurlarından arındırılmaya çalışıldı fakat sistematik bütünlüğü kaybolmuştu. Ancak Anayasa’yı değiştirmeyi sık sık dile getirseler ve bu konuda bazı adımlar atsalar da ideolojik devletten kurtulma çabalarında AKP bekleneni veremedi. Hâlbuki AKP’nin, ideolojik devletten şikâyetçi olan bir kesimin temsilcisi olmak iddiasıyla iktidara geldiği düşünülüyordu. Bu sebeple, bu meselelerde inisiyatif alacakları varsayıldı, ama olmadı. Onlar Anayasa’yı ideolojiden kurtarmak yerine kendilerine alan açacak düzenlemeler yaptı. Sonunda dünyanın tecrübelerini göz ardı ederek, o kadar sakat bir hükûmet sistemi getirdiler ki âdeta devletin başına bir patron koydular. Bu, Türk milletine yapılmış büyük bir kötülüktü. AKP’nin yaptığı 2010 değişikliğini hariç tutarsak, son yapılan 2017-2018 değişiklikleri toplumun gerçek ihtiyacıyla hiçbir ilgisi olmayan, yalnızca iktidarın çıkarlarına hizmet eden değişikliklerdi. AKP artık fenâ fi’d-devlet oldu.”

 “Kutsal Devlet” efsanesini yıkılmalı

“Varoluşun hikmet-i vücudunun, devleti tâzim etmek ve yüceltmek olduğunu zannedebiliyoruz.  Varlığımızı Yaratıcı’dan ziyade devlete borçluymuşuz gibi düşünüyoruz. Türkiye’deki muhafazakâr kesimin bakış açısını çok iyi biliyorum, bu yaklaşım oldukça yaygın. Devlet merkezli bir düşünüş tarzı var. O kadar somut durumlar yaşanıyor ki, insanlar bazen kendi menfaatlerine aykırı da olsa devleti savunuyor. Bu yüzden devlete karşı eleştirel bir tutumun temel stratejilerinden biri, devletin her söylediğinin doğru olmadığına inanmak. Devletin her söylediği doğru değil, çünkü devletin bir konuda verdiği bilgi çoğu zaman işlenmiş ve belli bir politika doğrultusunda formüle edilmiş bir bilgidir. Yani devlet bize ham bilgi vermez. En basit olaylarda bile, mesela bir cinayet şüphesi durumunda bile, devlet önce bir süzgeçten geçirir, bilgiyi işler ve sonra bize sunar. Bu nedenle her durumda kuşkuyla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.”

Toplumun bilinçlenmesi şart

Mustafa Erdoğan katılımcıların büyük bir dikkatle takip ettiği toplantıda, sözlerini bitirirken “Geçen yıl, asıl derdimizin devletten önce toplum olduğuna dair bir yazı kaleme almıştım. Yani, büyük sözlerimize ve millî-manevî değerlerimize rağmen, bu değerlere gerçekten sahip çıkan bir toplum gibi görünmüyoruz. İnsanlar iktidara geldiklerinde her şey değişiyor. Birçok kişi, ‘Devletin kötü yöneticileri var ama aslında devlet iyidir’ der. Ancak iktidara geldiklerinde, devletin işleyişi yine aynı kalıyor. Devletin uygulamalarına karşı çıkanlar iktidara geldiklerinde uygulamalar aynen devam ediyor. Maalesef hem ahlaki değerler hem de zihniyet açısından ciddi zafiyetlerimizin olduğunu düşünüyorum” dedi.

Yasir ÖZER - ANKARA

Okunma Sayısı: 996
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı