Onca ayrıştırıcı sun’i gündemin ve siyasi manipülasyonun “millet ittifakı” etrafında gelişen “demokrasi ittifakı”nı çatlatamaması üzerine bu kez “iktidar cephesi”nce yeni garabetler sergileniyor.
Büyük iddialarla “insan hakları eylem plânı”nın ortaya atılmasından sonra linç girişimlerinin devam etmesi, sokak ortasında gazetecilere saldıran onlarca saldırgandan bir tekinin dahi yakalanmaması, insan hak ve hürriyetlerini berhava eden ve millet irâdesini, demokrasiyi ve hukuku ıskartaya çıkaran “eylemler”in perde arkasını aralıyor.
Bu süreçte milletin oyuyla seçilen muhalefete mensup milletvekillerinin dokunulmazlık fezlekelerinin Meclis’e dayatılmasının akabinde bir milletvekilinin vekilliğinin düşürülmesi ve tam da bu gerginlikte altı buçuk milyon oy almış bir partiye “kapatma davası”nın açılması amacı açığa çıkarıyor.
Düşülen vartada, fezlekelerle, milletvekilliğinin düşürülmesiyle ve HDP’yi kapatma teşebbüsüyle bütün demokrasilerde millet irâdesinin dokunulmazlığının teminatı olan parlamentoların “teşri mâsuniyeti / yasama dokunulmazlığı” yok edilmek isteniyor.
“SOSYAL MEDYADAKİ BİR HABERE LİNK VERMESİ”
Aslında “hayatım boyunca barışın, hakkın yolunu açmaya çalıştım” diyen Gergerlioğlu’nun “en aykırı görüşleri taşısa da” daha önce bir sosyal medya haber portalında çıkan bir haberi paylaşması düşünce ve ifâde özgürlüğü kapsamında yer alıyor.
Bu açıdan, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçesindeki “sanığın, silahlı terör örgütünce yayımlanan bir açıklamanın yer aldığı habere link vermesi” ve “sanığın savunmasına itibar edilmeyip cezalandırılmasına karar verildiği” cümleleri vakıayı ele veriyor.
Kısacası, 12 Eylül darbe anayasasında bile yer alan “Milletvekilleri ne Meclis içindeki oy, düşünce ve demeçlerinden, ne de Meclis’teki oy, düşünce ve demeçlerini Meclis dışında açığa vurmaktan, tekrarlamaktan sorumlu değildir” ibâresiyle belirlenen hüküm bile bile ihlâl ediliyor.
Gerçek şu ki Gergeroğlu’nun, “KHK ile ihracım sonrası açılan adli soruşturmada ceza T24’deki halen yayında olan bir haberi paylaşmadan verildi. T24’e açılan dava yok, haber hâlâ yayında” ifadesiyle “ceza gerekçesi” yapılan haberle ilgili dava olmayıp, paylaşana açılması, kararın tamamen siyasi olduğunu teyid ediyor. Bundandır ki hukukçular, TMK’ye göre propaganda suçunun oluşmadığına, sadece bir haberi paylaşıldığına, hiçbir şiddet yolunun övülmediğine dikkat çekiyorlar.
Kaldı ki Gergerlioğlu’nu topa tutan AKP iktidarı mensuplarınca “çözüm süreci”nde, öncesinde ve sonrasında birçok açıklamada sözkonusu terör örgütüne “güzellemeler” yapıldı. İktidardakiler, terörist başını “Kürtlerin temsilcisi ve lideri” olarak övdüler, “Sayın Öcalan” hitabında bulundular. O denli ki Demirtaş’ın “Seni başkan seçtirmeyeceğiz!” çıkışına karşı AKP’liler “Öcalan’ın imkân olsa başta Demirtaş olmak üzere HDP’lileri sopayla kovalayacağını” söylediler.
“Terör örgütünün bütün bölgeyi kontrolüne almasına, çadır kurup şehirlerarası yolları kesmesine, adam ve hatta asker kaçırmasına, çocukları - gençleri dağa çıkarmasına, kimlik sormasına, “halk mahkemesi” kurup vatandaşları “yargılaması”na, bölgeyi ateşe vermesine ses çıkarmadılar. Bizzat Cumhurbaşkanı’nın ikrarıyla valilere “teröristlere ilişmeme” tâlimatı verildi.
ANTİDEMOKRATİK VE HUKUK DIŞI…
Özetle, tertiplenmiş 1336 fezlekeden sadece muhalefet milletvekellerine dair dokuz fezlekenin Meclis’e getirilmesi emrivakisine karşı HDP Eş Başkanı’nın “Her görüşme, devletin ve hükümetin bilgisi, onayı ve ricâsıyla yapılmıştır. İmralı’dan sonra devlet ve hükümetin onayıyla Kandil’e gidiyorduk. Kandil’deki görüşmelerin sonuçlarını devlet ve hükümet heyetine döndüğümüzde aktarıyorduk. Devlet heyeti ise, bu bilgileri biz İmralı’ya gitmeden Öcalan’a götürüyordu. Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan Kandil’den getireceğimiz mektubu heyecanla bekliyordu” ifşası ve buna karşı iktidar cânibinden tek kelime itiraz gelmemesi çarpıklığı ortaya koyuyor.
Mahalli seçimlerde terörist başının mektubu devletin ajansı aracılığıyla duyurulmuş ve kardeşinin röportajı devletin televizyonda yayınlatılmışken, yedi yıl önce iktidarın “onayı ve gözetimi” altında yapılan “eylemler”e dava açılması, Gergerlioğlu’nun ve partisinin suçlanması” çifte standardı su yüzüne çıkarıyor.
Belli ki iktidar “siyasete iliştirilmiş yargı” üzerinden siyasi rakiplerini tasfiye peşinde. Bu “proje”yle antidemokratik ve hukuk dışı, yaman çelişkilerle muallel çarpık siyasi operasyonlara başvuruluyor.
Ama nâfile, millet hangi oyunların döndüğünü gayet iyi görüyor.