Akamete uğrayan ilk “çözüm süreci” gibi “Öcalan’ın öncelenmesi”yle -adı konmayan- son “çözüm süreci”nin de terör örgütü üzerinden kotarılması girişimlerinde bir defa daha siyaset ve Meclis’in devre dışı bırakıldığı görülüyor.
Tesbit şu ki Ankara’daki kanlı terör saldırısının hedefinin “yeni çözüm süreci”yle ilgisi tartışılırken, “devlet projesi” maskesinde “Bahçeli’nin ikna edilip riskini göze aldığı” söylenen karanlıktaki projede “şartlı salıverme”yle terör örgütü lideri bir “etkin aktör” haline getirilerek DEM’in de katılımı amaçlanıyor.
Aslında “Meclis’te konuşması” perdesinde kırk bin insanın katlinden müebbet hapse mahkûm terör örgütü liderinin “iktidar cephesi”nce bizzat muhatap alınmasına karşı, sırf siyasi görüşlerinden ve iktidara eleştirilerinden dolayı yıllardır içeride tutuklu tutulduğu cezaevinden “PKK’nın uzantısı değiliz, cesurca Türkiye açılımı’ yapmak, tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız” beyânlarıyla “Türkiyeleşme irâdesi”ni sergileyen HDP eski Eşbaşkanı Demirtaş’ın kriminalize edilerek dışlanması vaziyeti ifşa ediyor.
Her fırsatta Meclis’in uhdesinde “çözüm”ü esas alan, şiddet, terör, silâh-savaş politikalarına karşı demokratik siyaseti savunan Demirtaş’ın “örgütün Türkiye’ye karşı silâhları tümden bırakmasını, barışı ve birliği cesurca gösterebilmeliyiz” çağrısının görmezden gelinmesi çarpıklığıyla demokratik sivil siyaset devre dışı bırakılıyor…
“GİZLİ PAZARLIKLAR”LA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MUHATAP ALINMASI…
Bu çarpıklıkla iktidardakilerce “süreç” bir tek “Kürtlerin lideri” diye sunulan Öcalan’la terör örgütü üzerinden yürütülürken, “iktidara iliştirilmiş medya ve mihraklar”ca terör eylemleri çirkin siyasetle kan ve gözyaşı “siyaset malzemesi’ yapılıyor.
Demokratik siyaset engellenirken, Demirtaş’ın başarısız “çözüm süreci” yakınmasıyla “PKK ve Öcalan ile görüşen, Kandil’in, İmralı’nın muhatabı biz değildik; resmî muhatap Erdoğan ve hükümetin bizzat kendisiydi” skandalı tekrarlanıyor. Terör ve terör örgütü siyasi operasyonlarda istimal edilerek “muhatap” alınıyor.
Bu vetirede “yandaş medya”da son kanlı saldırısının kullanılması, saldırıdan sonra iktidar yanlılarının kanlı saldırıyı tepe tepe istimalle “Öcalan’ın serbest bırakılmasıyla terör örgütüyle müzâkere”nin bir “devlet projesi” olduğu havasını pompalamalarının maksadı da bu.
Bu maksatla “terör” araçlaştırılarak “iç cephe”yi güçlendirme perdesi altında “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi”nin “ülkenin güvenliği meselesi” olduğu propaganda ediliyor.
Anlaşılan, “süreç” çok önceden plânlanmış. Öcalan’ın milletvekili yeğeninin 14 Ağustos’ta İmralı’ya gönderilmesi, en son 23 Ekim’de gitmesi, bazı eski-yeni DEM’lilerin Öcalan’la görüşmesi “gizli pazarlıklar”la “plân”ın peşinen kotarıldığını gösteriyor.
“Cumhur ittifakı’nın Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtiren ortağı Hüda Par Genel Başkanı’nın “Bahçeli’nin çağrısından önce İmralı’da görüşmeler yapılmış” demesinin anlamı bu. Keza Bahçeli’nin “Öcalan çıkışı”ndan üç hafta önce altı gün içinde DEM’in Meclis’e 103 tane “umut hakkı”yla ilgili yasal düzenleme teklifini vermesi AKP-MHP’nin perde arkasında anlaştığını ortaya koyuyor…
TERÖRÜN “SİYASETE MALZEME EDİLMESİ”
Kısacası, kapalı kapılar arkasında kotarılan “pazarlık”ta, 14-28 Nisan seçimlerinde Anayasanın 101. maddesindeki “bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünün ıskartaya çıkarılmasındaki gibi Erdoğan’ın dördüncü kez adaylığı, önündeki dönem kaydının kaldırılmasıyla ömür boyu iktidarda kalması amaçlanıyor.
Ve bu “pazarlık”la daha da otoriter bir yapıya dönüştürülen “tek kişilik rejim”in tahkimi hesabına partisiyle birlikte oyları yüzde 30’lara düşen Cumhurbaşkanı’nın zaman zaman hayıflandığı “yüzde 50+1”le seçilmenin “yüzde 40+1’e çekilmesi benzeri “anayasa değişikliği” çarpıklıklarının DEM’in desteğiyle parlamentodan geçirilmesi plânlanıyor.
“Pazarlığın ‘iç cephesi”nde terör eylemleri, kan ve gözyaşı siyasallaştırılarak “siyaset malzemesi” haline getirilerek “tek adam rejimi”ni tahkimle Erdoğan’ın ömür boyu iktidarı uğruna iç siyaset dizayn ediliyor. Saray danışmanlarının İsrail saldırısını ve bölgedeki krizleri nazara verip “güçlü bir lidere ihtiyacımız var” diye otoriterliği telkinlerinin de amacı bu.
“Dış cephe”sinde ise emperyal işgalcilerle “pazarlık masası”ndaki tâvizler tam bir fecaat…