Biyogüvenlik Kurulu’nca, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin başvurusu üzerine genetiği değiştirilmiş üç soya ve bir mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılması kararının Resmî Gazete’de yayınlanmasıyla tırmanan tartışmalarda bir yığın garabet sergileniyor.

İktidar cephesi her ne kadar sözkonusu GDO’lu ürünlerin “hayvan yemi” olarak ithal ve istimaline izin verildiğini söylese de, uzmanlar GDO’lu yemin insan ve hayvan sağlığını tehdit ettiğini açıkça belirtmekteler. GDO ile beslenen hayvanlarda organ problemlerinin, GDO’lu mısır ve soya fasulyesi ile 90 gün süreyle beslenen farelerde karaciğer ve böbrek zehirlenmelerinin ortaya çıktığına dikkati çekmekteler.

En basit izâhıyla GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından GDO’nun insanlara da bulaştığını ve doğrudan insan bünyesine geçtiğini bilimsel verilere dayanarak açıklamaktalar.

RANT VE AVANTAYA RESMEN İZİN…

Hatırlanacağı üzere daha önce de, GDO’lu gıdaları ithal eden “yerli” ve yabancı firmalar, gümrüklerde bekletilen, biriken ve hiçbir denetimin yapılmadığı tonlarca GDO’lu gıdanın devlet eliyle Türkiye pazarına sokulup yıllarca yetişkinlerin yanı sıra bebeklere ve çocuklara da yedirilmesiyle vatandaşların sağlığı ciddî tehlikeye atılmıştı.

Uluslar arası global dev şirketlerin ve “yerli” işbirlikçi çıkar gruplarının, GDO’lu gıdalara ilâveten GDO’lu bebek mamaları ve çocuk besinlerini ithaliyle, büyük rant ve avantaya resmen müsaade edilmişti.

Çoğu Amerikan – İngiliz menşeli Yahudi ve diğer yabancı küresel holdinglerin, uluslar arası tekellerin Dünya Ticaret Örgütünü kullanarak dünya piyasalarına ihraç edip pazarladığı GDO’lu gıdalara kapı açılmıştı.

Bütün ikazlara rağmen, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırlayıp apar topar Meclis’e sevk ettiği “biyogüvenlik yasası”yla ve Meclis’in by-pass edildiği “GDO’lu yönetmelikleri”yle çok sayıda GDO’lu ürünün yurda girişi, satılması ve tüketilmesi serbest bırakılmıştı.

“BİYOGÜVENLİK”LE HALKIN SAĞLIĞINI TEHDİT!

Gelinen vetirede, Biyogüvenlik Kurulu’nca ithaline ve kullanılmasına izin verilen GDO’lu ürün ve yem sayısının 36’yı bulduğu belirtiliyor.

Bugün gofretten çikolataya, hazır çorbadan paketlenmiş ürünlere kadar birçok yiyecek ve içeceğin içine kimyasal toksinler işlendiğini nazara veren ziraat ve gıda mühendisleri, “Halen sofralarımızda 800 çeşit üründe GDO bulunduğu” vahim tesbitini yapıyor.

Bununla kalınmayıp, GDO’lu ürünlerden zarar gören tüketici vatandaşların şikâyeti üzerine sözkonusu ürünü satan firmaların – şirketlerin “zararsız” olduğunu ispatlamaları zorunluluğuna dair Danıştay kararı Bakanlığın yönetmeliğiyle tersyüz edilip, global güçlü şirketlere karşı vatandaşlara “zararlı olduğunu ispat” yükümlülüğü getirilmişti.

İşin gerçeği şu ki, Türkiye’de başta hukuk ve yargı olmak üzere bağımsız olması gereken kurumlar, bilimsel kurullar, çoğu hükümetin / yürütmenin kontrolünde. Bundandır ki, ancak ikisinin profesör olduğu dokuz kişilik Biyogüvenlik Kurulu üyelerinin çoğu yine Bakanlığı’n memurlarından oluşuyor. Siyasî mahfillerden gelen talimatlara göre karar veriyor.

Bu yüzden Biyogüvenlik Kanunu uyarınca “bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, bu faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemekle görevli Biyogüvenlik Kurulu’na, “hayvan yemi” diye doğrudan halkın sağlığını tehdit eden GDO’lu ürünlerin kullanımına ve ithaline resmen izin ver(dir)iliyor!

Peki, Biyogüvenlik Kurulu, hangi maslahatla göz göre göre GDO’lu ürünlerin ithaline ve kullanımına izin verir?