Evvelâ: İhtiyat ve temkin ve meşveret etmek lâzımdır dedikten sonra Ahmed Feyzi Abiye bir uyarıda bulunuyor. Aslında bu uyarılar bugün bizim için de geçerli ve çok önemli olduğunu düşnüyorum. “Haber aldım ki, çok çalışkan, fakat ihtiyatsız Ahmed Feyzi’nin “Maidetü’l-Kur’ân” başında malûm mektubunuzu mehkeme heyeti bahane ederek benim mahkûmiyetime bir sebep gösterilmiş. Ahmed Feyzi lüzumsuz onları hiddete getirecek şeyler yazmış. Ben onun bin kusurunu görsem, ondan gücenmem. Fakat Nurlar’a zarar gelmemek için cesurane ve ihtiyatsız hareketten bir derece çekinmek lâzımdır.”
Mektubun devamında Üstad Hazretleri Feyzi’nin Tahiri’yi örnek almasını söylüyor:
“Feyzi’lerin bir kahramanı olan Ahmed Feyzi kardeşimiz de, Tahirî’nin koğuşu olan medresesinde aynen Tahirî gibi davranmalı. Ve gidenlerin yerinde, onların şakirtlerini Kur’ân ve Nur dersleriyle ve yazılarıyla teşvik etsin.” 1
Yine Ahmed Feyzi’nin mahkemedeki mudaafa şeklinden dolayı Üstad Hazretleri şöyle uyarmış: “Aziz, sıddık kardeşlerim, Şiddetli bir ihtarla bildim ki, sen ve Ahmed Feyzi, Nur’un mesleği olan mübareze etmemek ve ehl-i dünya ile uğraşmamak ve siyasete girmemek ve yalnız lüzum-u kat’î olduğu zaman kısaca müdafaa etmek haricinde, pek ziyade ve zararlı, mübarezekârâne ve siyasetvâri mahkemedeki okuduğunuz parçalar Nurlar’a çok zarar vermiş. Hattâ bizim cezamıza ve benim sıkıntılarıma sebebiyet vermiş. Ben senden ve Ahmed Feyzi’den gücenmem. Fakat bana evvelce göstermek lâzımdı. Maddî kazâ-yı İlâhî olarak o vaziyet size verilmiş. Onun tamiri için, benim tarzımda davranmak lâzımdır.
Feyzi dahi, bütün kuvvetiyle siyasî müdafaatı bırakıp Nurlar’la ve Tahirî gibi, yeni talebelerle meşgul olmak elzemdir.” 2
Üstad Hazretleri Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektubunda Ahmed Feyzi’nin kendisine yazdığı bir mektubdan bahisle kendisi ile ilgili şunları söylemiş:
“Hafız Ali’nin mektubuyla Risale-i Nur’un ehemmiyetli rükünlerinden olan Halil İbrahim’in sisteminde Ahmed Feyzi’nin mektupları, şahsıma ait haddimden yüz derece fazla hüsnüzanları bir tarafta kalsa-ondan kat’-ı nazar-o havalide Risale-i Nur’un şahs-ı manevisine karşı Halil İbrahim’le, Ahmed Feyzi’nin sarsılmaz, gayet kuvvetli irtibatlarını gösterdiğinden, bizi cidden mesrur eyledi.” 3
Şimdi de Ahmed Feyzi’nin Afyon Mahkemesi’ndeki müdafaasından birkaç satır aktaralım: “Sayın Savcı, (...) Bir derya-yı iman ve bir hazine-i tevhid ve bir umman-ı hikmet halinde coşan bir ikinci Bediüzzaman gösterebilir misiniz? Fâni zevâhirin âlâyişine ednâ bir meyil ve iltifat göstermeyen ve en küçük bir menfaat ve lezzete tenezzül etmeyen; levs-i fâninin ayağına dolaşan bütün yaltaklanmalarına asla kıymet vermeyen; kimseden bir şey beklemeyen ve dilenmeyen ve kendisine arz edilenleri kabul etmeyen” her nevi mahrumiyetlere göğüs germek sûretiyle kendini hakikate ve envâr-ı Kur’âniyeye ve maarif-i Muhammediyenin (asm) izharına vakfeden; ve memleket ve milletin ıztırabatı karşısında pür-rahm ü şefkat ağlayan;” 4
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, 458, 59.
2- A.g.e, 460.
3- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 92.
4- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, 484.