Dördüncü mektubunda Üstadın kendisi için kullandığı ifadelere karşı “Muhterem Üstadım Efendim” diye başlayarak uzunca bir mektub yazmış:
“Her defa olduğu gibi bu kerre de namüstehak olduğum halde hakk-ı fakiranemde lütuf ve ibzal buyurulan iltifatat-ı binihaye bu fakiri mestediyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Ancak Cenab-ı Lemyezel Hazretlerinin lütf-u kerem ü ihsanına hamd ü şükr ü sena ederek risale-i şerifelere sarılıyorum. Bunlar ve diğer sisale-i şirifeler hakikat fışkıran, nurlar saçan bir feyizdir.“ 1
Üsdada yazdığı beşinci mektubunda, Üstaddan önce ölmesini arzu ettiğini şu şekilde belirtiyor: “Gönül şöyle istiyor ve arzu ediyor: Bu fakir, Üstadımdan evvel kabre girsin ve siz, dar-ı bekanın ilk kapısına gelinceye kadar dar-ı dünyada bulununuz ki, bu fakir ve muhtaç olan talebenize arkasından göndereceğiniz dua ve hediyenizle mutena’im, şad ve mesrur olsun.“ 2
Son mktubunda Fihriste Risalesinin ehemmiyetinden şöyle bahsediyor: “Bu Risale Fihristesi, hakikaten menba-ı Nur ve mecma-i hakiattır. Elhak Nur fihristeleridir. Şöyle söyleyebilirim ki: Otuz Üç Söz, Otuz Üç Mektubun her biri, füyuzatta bir menba-i Nur-u hakikat ve gülistan-ı bağ-ı cinandır. Bu fihristeleri okumak; herhalde ve behemehal Söz ve Mektuplar risale-i şeriflerinizi görmek, okumak, yazmak için insanı iştiyak ve gayrete sevk ediyor ve şiddetle kamçılıyor.” 3
Kastamonu Lahikasındaki bir mektubda Üstad, Asım’la ilgili şunları söylüyor: ”Aydınlı Hasan Ulvi’nin kuvvetli kalemi, inşallah, merhum Asım’ın noksan bıraktığı vazife-i Nuriyeyi tekmil edecek ve o güzel kalemle Asım’ın ve Lütfü’nün ruhlarını şad edecek.”
Diğer bir mektubda da onun ruhuna şöyle rahmet gönderiyor: “Asım’ın ruhuna bin rahmet versin, amin.” 4
Üsdat Hazretleri vefat eden Asım gibi talebelirinin vazifelerinin devam ettiğinden şöyle bahsediyor: Eski talebeliğim zamanında mevsuk zatlardan, onlar da mühim imamlardan naklederek işittim ki: “Ciddî, müştak, halis talebe-i ulûm, tahsilde iken vefat ettikleri zaman, berzahta aynı tahsil misâli ve bir medrese-i maneviyede bulunuyor gibi, o âleme muvafık bir vaziyet ihsan ediliyor” diye, o zaman talebe-i ulûm içinde çok defa medâr-ı bahis oluyordu. Şimdi bu vakitte, talebe-i ulûmun en halisleri Risale-i Nur talebeleri olduğundan, elbette merhum Mehmed Zühtü, Âsım ve Lütfü gibi zatların vazifeleri devam ediyor. Defter-i a’mallerine hasenat yazmak için, manevi kalemleri inşaallah işliyorlar. 5
Asım Bey, Barla Lahikasında Üstada yazdığı bir mektubunda; “Sevgili Üstadım, Ne diyeyim, müştakı olduğum bu risale-i şerife, bu sözler, bu hakikat, bu nur, bu fakire lütuf ve kerem-i ilahi olarak ihsan buyuruldu” der.
Mektubun sonunda şöyle dua ediyor: “Ve siz Üstadımı, sizi sevenlerin ve dellâllığında bulunduğunuz nidalarınızı işitmek ve dinlemek, okuyup yazmak, mucibince hareket ve amel etmek heves ve iştiyakında bulunan kardeşlerimin başından eksik buyurmasın. Âmin, bihürmeti seyyidi’l-Murselîn. 6
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, 75,76, 77.,
2- Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, 80.,
3- Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, 112.,
4- Bediüzzaman Said Nursi,Kastamonu Lahikası, 57.,
5- Bediüzzaman Said Nursi,Kastamonu Lahikası, 198.,
6- Bedizzaman Said Nursi,Barla Lahikası, 91