Peygamber Efendimiz (asm), “Orucun bir eşi yoktur.” (Nesâî, Oruç 43-4/165.) “Kim Allah (cc) yolunda bir gün oruç tutsa, Allah (cc) onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.” (Tirmizî, Cihad 3/1624) “Şüphesiz her şeyin bir ana kapısı vardır. İbadetlerin ana kapısı ise oruçtur.” (Camiu’s Sağir, Hadis No:882.) “Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez. Oraya kim girerse ebediyen susamaz.” (Buharî, Oruç 4.) Oruç sabrın yarısı, temizlik de imanın yarısıdır.” (Müsned:17571) “Oruçlunun uykusu ibadettir, susması tespihtir, amelleri misliyle kabul edilir, duası makbüldür, günahı affedilir.” (Kütüb-i Sitte 9/418.) Oruç tutun, sıhhat bulun!” (Taberani) “Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur.” (İbni Mâce, Sıyam 44.) şeklindeki ikazları orucun bedene, ruha, dünyamıza ve ahiretimize olan müspet tesirlerini özetlemektedir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “İnsana en mühim bir ilaç nevinden maddî ve manevî bir perhizdir ve tıbben bir hımyedir ki: İnsanın nefsi, yemek içmek hususunda keyfe-mâyeşa hareket ettikçe hem şahsın maddî hayatına tıbben zarar verdiği gibi hem helâl haram demeyip rast gelen şeye saldırmak, âdeta manevî hayatını da zehirler. Daha kalbe ve ruha itaat etmek, o nefse güç gelir. Serkeşane dizginini eline alır. Daha insan ona binemez, o insana biner.” (Mektubat, s.476.) diyerek orucun sadece maddî yönden değil manevî yönden de perhiz ve en mühim ilaç özelliğine sahip olduğunu göstermektedir.