İstekleri bitmek tükenmek bilmez nefsimizin. Doymaz hiçbir şeyden. Biz ise her istediğini vermekteyiz, iyi yaptığımızı sanarak.
Tıpkı küçük bir çocuğun her istediğini ağlamaması için yaptığımız gibi. Nefsin her arzusunu karşılıyoruz, ona yeniliyoruz. Öyle ilginç yollarla bizi kullanıyor ki biz bunu nefsimizden bilmeyecek hale geliyoruz. Bazen de isteyerek emrine amade oluyoruz. Oysa ömür çok kısa, ahiret dünyadan güzel ve ebedî. Bu gerçeği nefsimize anlatamıyoruz. Her defasında yeniliyoruz. Nefse düşman olmak yerine mağlûbiyeti kabul edip muhabbet besliyoruz.
Şu halde ilk olarak Kâinatın Efendisi (asm) gibi “Rabbim! Bizi bir göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimizle bırakma.” Münâcatında bulunalım. Nefs atının dizginlerini elimize almak yerine o nereye giderse biz de ardından gitmekteyiz. Nazarımızı dünyevî amele bağlamışız. Halbuki ebedî yurdumuzda saadete kavuşturacak amellerde bulunmalıyız. Dünyaya tutunduğumuz ipleri bırakıp aklımızı başımıza almalıyız, geç olmadan. Şu fâni, aldatıcı hayata gözlerimizi kapatıp yokluğumuzu var kılana emaneti teslim etmeliyiz. O bizi var kılan Sevgili ki, kendi mülkünü bizden satın alıyor ve o mülkümüzü bizler için muhafaza ediyor. Mülkü koruyan Rahman’a sonsuz şükürler olsun. Öyleyse o mülkü hak etmeye, kazanmaya bakalım. Hani dünya hayatımızda en güzel bizim olsun isteriz ya! Ona sahip olmak için çabalarız ya! Geçici bizim olmayan mülk için çalıştığımız gibi ebedî olacak olan mülkümüz için de dünyada çalışmamız şart. Bu da nefsi tezkiye (temizleme) etmekle mümkündür.
Eğer yâr-ı bâki’yi (ebedî dost) istiyorsak nefsimizi tanımalıyız. Nefs-i emmare’den nefs-i mutmainne’ye yükselmemiz gerekiyor. Bu iki mertebe arasındaki yol uzun ve meşakkatli olup yılmadan ilim ve amel ile Hakk’a sığınarak bu yolda yürümeye devam etmeliyiz. Dünyadaki numunelerin aslını istiyorsak şayet, gözümüzü bu şaşaalı, renkli aldatmacalara kapatmalıyız. Nefsimize biraz olsun hakim olabildiğimiz Ramazan ayı da yaklaşmakta. Eğer biz Ramazan ayında bunu başarabiliyorsak neden bütün sene başaramayalım? Sonra “Eyvah aldandık! Şu hayatı dünyevîyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat, bir uykudur; rüya gibi geçti.” dememek için nefsimizi tezkiye etmeye başlamalıyız.
Nefsi tezkiye etmenin yollarından bir kaçına gelince;
a) Tevâzu sahibi olup kibir ve ucubtan uzak durmak:
Bu konuya dair âyetler, hadis-i şerifler ve maneviyat büyüklerine ait sözler mevcuttur. Bunlara birkaç örnek verelim.
“Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden yüz çevirteceğim. (A’raf Sûresi- 146)
Ebu Hureyre’den (ra) rivayet olunan bir hadis-i şerifte Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: Dünyada böbürlenip, büyüklük taslayanlar, kıyamet gününde küçük karınca suretinde yaratılacak ve halk onları, üzerine basarak çiğneyecektir.
Yine Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur ki günümüze bir uyarı olsun: Bezâze (Giyimde tevâzu) imandandır.
Hz. Ebû Bekir (ra) der ki: “Hiçbir mü’min diğerini hakir görmesin. Çünkü Müslümanların en küçüğü bile Allah katında büyüktür.“
b) İhlâslı olup, Riyanın çirkinliğini görmek:
Hak Teâlâ Hazretleri buyurur: “Onların yaptıkları her bir iyi işi ele alır, onu saçılmış zerreler haline getiririz.“ (Furkan Sûresi, 23) Yani onların Allah rızası için olmayan amelleri iptal edilir.
Şakik Belhi der ki: Amelin üç koruyucu kalesi vardır. Birincisi: Benlik duygusunu kırmak için amelin Allah’ın izniyle ve yardımıyla yapıldığını bilmek. İkincisi: Nefsi kırmak için, amele Allah rızasını kastederek başlamak. Üçüncüsü: Başkalarına gösteriş yapma arzusunu yenmek için, işlenen amelin sevabını sadece Allahu Teâlâ’dan istemektir.
c) Yumuşak huylu olmak ve öfkeyi yenmek:
Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: Onlar öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını bağışlarlar. (Âli İmran s. 134)
İbn Ömer’in (ra) rivayetine göre Efendimiz şöyle buyurur: “İnsan, Allah rızasını umarak yuttuğu öfkeden daha ecirli bir lokma yutmamıştır.“
d) Hasedin çirkinliği:
Allah Teâlâ Nisa Sûresi 4. Âyette şöyle buyuruyor:
Yoksa onlar Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar?
Rasulullah Efendimiz (asm) ise şöyle buyurur: “Hased, ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi iyilikleri yer bitirir.”
İbn Şirin derki: “Dünyaya ait bir şey sebebiyle hiç kimseye hased etmemişimdir. Zirâ hased ettiğim kimse cennet ehliyse onun ehl-i cennet olduğunu kıskanmayayım da dünyalığını mı kıskanayım? Zira dünya Cennete nazaran çok hakirdir. Eğer hased ettiğim kimse Cehennemlik ise, onun Cehenneme götüren dünyalığını niçin kıskanayım?“
e) Kanaatkâr olmak ve hırsın çirkinliği:
Allah Teâlâ Münâfikun Sûresi 9. Âyette şöyle buyuruyor:
Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.
Peygamber Efendimizin (asm) kılıcında şöyle yazılıymış: “Dünya tutkusunu bırak, dünya yaşayışına düşkün ve arzulu, mal biriktirmeye heveskâr olma; çünkü malı kimin için biriktirdiğini bilemezsin. Rızık taksim edilmiştir. Kötü ve yanlış zan fayda vermez. Hırslı kimseler, daima fakir, kanaat ehli olanlar ise zengindirler.”
Nefsini tezkiye edip Beratını sağından alanlardan olmamız duâm ile Berat Kandilinizi tebrik ederim.