Sözlük anlamı ile imam: Kendine uyulan, önder, halife, ordu komutanı, delil gibi manalara gelir. İmam dinî bir kavram olup cemaatin önüne geçip namaz kıldıran kimseye de imam denir. İmam kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de yedi yerde tekil, beş yerde ise çoğul olarak âyeti kerimelerde geçmektedir. İmamlık görevini ilk olarak mübarek Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) yapmıştır. Aynı zamanda hatiplik görevini de ilk olarak yine Peygamberimiz (asm) ifa eylemişlerdir.
Bu bakımdan bütün imamlar Peygamber Efendimizin (asm) varisi ve temsilcileridirler. Bu kısa yazıda bir çok din görevlisi kardeşimizi alâkadar edecek bir konuya değinmek istiyorum. Elbette ki, ekseriyet için hükmi kül vardır. İstisnalar kaideyi bozmazsa da kimseyi hedef almadan ve kimseyi incitmeden objektif olarak konuya değinmek istiyorum.
İmam: Asıl manasıyla başta peygamberlerin sonra da onların izinden giderek toplumlara haliyle, kaliyle, davranışları ile daima hakkı, hayrı ve hidayet yolunu gösteren, onlara istikamet veren önderlerin vasfını ifade eder.
Müslümanların en büyük imamı Peygamber Efendimizdir (asm). İnsanlık için o emsalsiz ve mükemmel bir örnektir. Kendisine “İmam-ul Haremeyn”; “İmam-ul enbiya”, “İmam-ul Kevneyn“ ve daha bir çok güzel isimler isnat edilir ve öyle anılır. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah (cc) “Bizi takva sahiplerine imam önder kıl” buyurur. (Furkan 70) Bu âyeti kerimede Mevlâmız bizlere hem takva ehli olmamızı, hem de takvada imam olacak, öncülük edecek bir İslâm şahsiyeti sergilememizi telkin buyurmaktadır. Günümüzde imamlık vazifesini ifa edenlerin büyük bir bölümü Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlıdır. (Özel imamlar da vardır.) İmamların görevleri kanun ve nizamnameler ile belirlenmiştir.
Bir kaç maddeye göz atalım:
a) Camilerde vakit namazları ile, Cuma, bayram namazlarını kıldırmak.
b) Cuma ve bayram hutbelerini zamanında ve usûlüne uygun olarak okumak, gerektiğinde hutbe hazırlamak, hutbe yazma ve okuma konusunda çalışmalar yapmak.
c) Görevli olduğu camide vaaz etmek, isteyen vatandaşlara camilerde veya müftülükçe uygun görülecek yerlerde Kur’ân-ı Kerîm okumayı öğretmek ve dinî bilgiler vermek; yaz Kur’ân kursları için ilgili görevleri yapmak.
ç) Camiyi irşat ve eğitim faaliyetleri için hazır bulundurmak.
d) Her gün öğle namazından bir saat önce açıp yatsı namazından sonra kapatmak suretiyle camiyi gün boyu açık tutmak.
e) Cami çevresinin bakım ve temizliğini sağlamak ve bunun için gerekli tedbirleri almak. Şadırvan, abdest alma yeri ve tuvalet gibi yerlerin temizliğinin vakıf, dernek, köy tüzel kişiliği belediye veya ilgililer tarafından yapılmasını sağlamak.
m) Görev mahallinde ikamet eden kimsesiz, yetim-öksüz, engelli ve ihtiyaç sahibi insanlarla ilgilenerek ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak.
n) İnsanlar arasında ülfet, sevgi, dayanışma ve kardeşliği arttırıcı faaliyetler yapmak.
İmamlık çok kutsal bir görevdir. Yukarıda hem imamın sözlük manasını okuduk, hem de imamlarla alâkalı olan nizamnameden bir kaç madde okuduk. Türkiye genelinde yüz binlerce imam vardır. Yukarıda da söyledim niyetimiz asla kimseyi hedef almak ve incitmek değildir.
Köyde, kasabada büyük şehirlerde görev yapan imam efendiler diğer adı ile din hizmetlileri tam olarak varisi oldukları Peygamber Efendimiz (asm) gibi (O’nun (asm) yolunu takip ederek) görevlerini yapabiliyorlar mı? Maalesef vereceğimiz cevap müsbet olamayacaktır. Bir çok şehirde cami temizliklerini belediyeler yapıyor. (Güzel bir hizmet) İmam ya da müezzinin cami temizleme derdi yok. Hutbeler, Diyanet’ten hazır geliyor hutbe hazırlama dertleri de yok. (Bazı imamlar hazır olan hutbeyi bile Cuma günü okumakta zorlanıyor.) Birçok yerde ezan merkezi sistemle okunur müezzinlerin ezan okuma dertleri kalmadı.
Ecdat yadigârı minareler örümcek tuttu. Ezan camiden, mahallinde okunsa dahi minareye çıkan müezzin yok. Üzülerek ifade edelim ki, birçok imam efendinin kıyafetleri örfümüze, adabımıza yahut İslâmî geleneklere uymuyor. Çok kere cemaat sünnetleri kılıyor imam efendiyi bekliyor. İmam efendi sonradan geliyor sallana, sallana laubali bir şekilde mihraba geçiyor. Mihraba geçerken, mihraptan ayrılırken ciddiyet, samimiyet, o makamın gerektirdiği ihlâs yok.
Bazı imam efendiler vapurun bacası gibi sigarasını cemaatın arasında tüttürüyor. Pek tabiî bir taraftan sigara ile mücadele yapılırken hoca efendi bu hali ile gençlere kötü örnek oluyor.
Bu yazıyı yazarken İstanbul ilinin dışında başka bir ilimizin ilçesindeydim. Cuma namazı kılmak için birkaç camiye gittim. İnanın çok üzüldüm. Caminin içini örümcekler sarmış, halılar secde edilemiyecek kadar tozlu, çok af edersiniz abdest alma yerleri ise perişan. (Yazmaktan hicap duyarım.) Burada da güya Diyanete bağlı imam var… Hizmetler sıfır.
Hz. Ömer’in (ra) güzel bir sözü var: “Bugün Allah için ne yaptın?” Her din görevlisi resmî veya özel bu soruyu kendine sormalı. Kaç genci camiye getirmeyi başardın? Kaç gence Kur’ân-ı Kerîm öğrettin? Bir yıl boyu köyde veya şehirde din için ne yaptın? (Gerçek imam hatipleri tenzih ederek) diyorum ki, değerli hocalarım tali vazifeleri bırakın. Esas vazifelerinize ihlâs ve samimiyetle dönün! Sadece yerin üstünü düşünmeyin… Yerin altını da mutlaka düşünün… Zülfiyare dokundu isek affola. Cenâb-ı Hak hepimizin yardımcısı olsun. Amin.