"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm hukukunda Müslim, gayr-i müslim herkes eşittir! -2-

Ali FERŞADOĞLU
10 Ağustos 2015, Pazartesi
Hayatında akla hayâle gelmeyecek işkencelere maruz bırakılan kutlu Nebi, kıyamete kadar gelecek insanlığa böyle seslenmiş, ilânatta bulunmuştu.

Ve peygamberliğini asla bir imtiyaz olarak kullanmamıştı. “Hakkınızı helâl edin, özür dilerim” diyerek ucuz ve basit bir yolu seçmiyor. Ki, böyle bir hitapta bulunsa, yüz binlerce insan, elbette cân-ı gönülden “Helâl ediyoruz” derlerdi.

Ama o, söyledi, söylediklerini tebliğ etmeden önce, kendi nefsinde yaşadı. Şu ifadeler o kutlu Nebinindir: Birgün gelecek, boynuzluluğunu, boynuzsuz koyuna haksızlık yapmada kullanan koyundan bile, boynuzsuz koyunun hakkı alınacaktır.3 Bu hadis-i şerîf, kâinatta câri olan Âdil-i Mutlak olan Allah’ın, âhirette mutlak adâletinin çok hassas ölçülerle tecelli edeceğine işâret etmiyor mu? Zalimi, Âdil-i mutlak ve Kahhar-ı Züllcelâl olan Allah’a havale eden şu ikaz karşısında kim titremez? Allah zâlimin zulmünü yanına bırakmaz.4

Başta Hulefâ-i Râşidîn olmak üzere, Sahabe-i Kirâmın, âdil Osmanlı padişahlarının, İslâm kumandanlarının, âlimlerin, müdakkiklerin, idârecilerin, kırıntısı bile başka milletlerde bulunmayan ve tarih sahifelerine altın harflerle yazdırdığı binlerce Kur’ânî adâlet ve hakperestlik örnekleri mevcuttur.

Adâlet, yalnızca mahkemelerde tecellî etmez. Hayatın bütün safhalarında geçerli olan ve olması gereken bir haslettir. Özellikle Adil-i mutlak olan Allah’a inanan bir Müslüman, hangi mevki ve makamda olursa olsun, âdil olmak zorunda. Bu, açık, kesin Kur’ânî bir emirdir:

Muhakkak ki, Allah, size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah bu emriyle size ne güzel öğüt veriyor.5 Âyette geçen “insanlar” kelimesi önemlidir. “Müslümanlar” demiyor, hangi düşünce, inanç ve milletten olursa olsun, mutlaka adâletle hükmedilme hakkı vardır.

Mücessem bir Kur’ân olan kâinat ve içindeki bütün varlıklar, hâdiseler, unsurlar arasında cereyan eden ekolojik denge de, insanlara âdil ve dengeli olma dersi verir. İşi ehline vermek de, adâletin bir gereği.

Dipnotlar: 

3- Müsned, 1: 72. 
4- Müslim, Birr: 61.
5- Kur’ân, Nisâ, 58.

Okunma Sayısı: 2520
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • R.Kalyoncu

    10.8.2015 11:39:19

    Muhterem yazar, "İslâm hukukunda Müslim, gayr-i müslim herkes eşittir." hükmünü hangi delile dayanarak ifade etmektedir? İşin ehline verilmesi (hakkı teslim) başka, muamelatla ilgili hukuk başkadır. Bunları birbirine karıştırmamak gerekir. Bütün fıkıh kitaplarında, bütün mezheplerde ve İslam tarihindeki uygulamalarda; şer'i hukukun, müslim ve gayr-ı müslimler hakkındaki hükümlerinin bir çok noktada farklı olduğu görülür. En basit misali; içki içen bir müslümana uygulanan had cezası, gayr-ı müslime uygulanmaz. Müslümandan alınan vergiler (zekat vs) ile gayr-ı müslimden alınan (cizye-haraç vs) farklıdır. (Bilindiği gibi Osmanlıda bu faklı uygulama Tanzimatla kaldırılmıştır.) Diğer birçok konuda da önemli farklılıklar vardır. Dünkü yazıya gönderdiğim yorumda belirttiğim gibi İslam dini, modern hayat tarzından (Batının demokratik sisteminden) farklı bir hayat tarzıdır. İslamın Şer'i hükümleri ile modern hukuk arasında farklılık olmadığını iddia etmek gerçekçi değildir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı