"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm hukukunda Müslim, gayr-i müslim herkes eşittir! -1-

Ali FERŞADOĞLU
08 Ağustos 2015, Cumartesi
İslâm medeniyeti, kuvvete değil, hakka, adâlete dayanır.

Yânî kim haklı ise, kuvvetli odur. Haksız; güçlü, kuvvetli, soylu, zengin de olsa, İslâmiyetçe mutlaka cezalandırılır ve haklının hakkı ondan alınır. İslâmiyetin, bugünkü uygulanan demokrasilerle ayrılan noktalarından birisi de  burasıdır.

İslâmın öngördüğü cumhûrî sistemin en önemli sacayaklarından biri de adâlettir. Demokrasilerde, idâre edenler, idâre edilenlerin üzerindedir ve onların “idâre etme” imtiyazları vardır. Oysa, İslâmiyette, idârecilerin bir farkları, üstünlükleri yoktur. “Toplumun gerçek reisi o topluma hizmetkâr olandır.”1 hadis-i şerifi bunun en bâriz örneğidir.

İslâm’da, idare edilen ile idâre edenler arasında herhangi bir anlaşmazlık vukû bulduğunda, her ikisi de eşit olarak adâlet önünde hesap verirler. Başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere, hilâfet, devlet başkanlığı, ordu komutanlığı, valilik gibi yüksek mevkilerde yer alanlar ile gedaların muhakeme olduğu yegâne nümûneler, İslâm tarihindedir. Oysa, bugün bile demokrasilerde; cumhurbaşkanı, meclis başkanının, başbakan, hattâ milletvekilinin dokunulmazlıkları vardır.

İslâm tarihinin altın sayfaları, adâletin şaheser örnekleriyle doludur. Üstelik Müslümanlar, sadece kendi dindaşları ve ırkdaşlarının değil, hangi din ve inanca, hangi mezhep ve vatana, hangi sınıf ve âileye mensup olursa olsun; taraftarlık göstermeksizin, kim haklı ise ondan yana tavır koymuşlar; hakkın ve adâletin ihyası için çalışmışlar; müesseseler kurmuşlardır.

Bunun ilk örneğini, İslâm dininin mübelliği, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) bizzat nefsinde yaşayarak göstermiştir. O yüce insan, vefatına yakın günlerde, Ashab-ı Kiramını mescid-i saadette topladığında, onlara irad ettiği hutbede, şu mübarek sözlerle, hakkın ve adâletin ölçüsünü, bütün insanlığa ilân eder: Ey insanlar! Ben sizin hem dünyada, hem de âhiret saadetine dâvet eden Peygamberinizim. Yarın haşir günü, kimsenin bende hakkı kalsın istemem. Her kimin benden alacağı varsa, gelsin alsın. Her kimin bende hakkı varsa, gelsin alsın. İşte malım, kimin hakkı varsa gelsin hakkını alsın. İşte sırtım, idareniz sırasında kimi dövmüş isem, gelsin dövsün! Benim yanımda en sevimliniz, bende hakkı olup da benden isteyeninizdir. Veyahut helâl edeninizdir. Ben Rabbimin huzûruna kul hakkı olmaksızın varmak istiyorum.2

Dipnotlar:

1- Keşfü’l-Hafa, 1: 462, hadîs no: 1515. 
2- Müsned, 5:30.

Okunma Sayısı: 3471
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • R.Kalyoncu

    9.8.2015 17:39:17

    Kur’anın, itikad, ahlȃk ve ahkȃm’a dair ayetlerinden; itikatla ilgili ayetler için; (kabul edip etmeme hususunda) lȃik anlayış söz konusu olabilir. Fakat, ahlȃk ve ahkȃm’a dair hükümlerin lȃiklik ile tevili mümkün değildir. Ahkȃm ayetleri ile Batı Demokrasisini bağdaştırmaya çalışmak ve tevil etmek, mümkün değildir. Meselȃ; 29. Mektupta geçen; “mürtedin hakkı hayatı yoktur” hükmünü, demokrasinin hangi prensibi ile bağdaştıracaksınız? İslȃm vahye dayalı bir din; demokrasi ise beşerî ve dünyevî bir sistemdir. Bu iki mefhumu aynileştirmek yanıltıcıdır. İslȃm dini ve Batı Demokrasisi farklı hayat tarzlarıdır. İslȃm’a göre, Batının demokratik hayat tarzında; serbest seçimler, hürriyet, insan hakları gibi meşru kabul edilebilecek hususların yanında; İslȃm’la bağdaşmayan, İslȃm’ın haram saydığı pek çok noktayı görmek gerekir. Yapılması gereken; Batı Demokrasisini olduğu gibi kabul etmek değil, İslȃm’a uygun bir modelini ortaya koyabilmektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı