Cenab-ı Hakk’ın vermiş olduğu her bir nimete ayrı ayrı şükretmek gerekir. Ancak her nimet aynı kıymette olmadığı için şükrün de dereceleri vardır.
Nimetin kıymeti ise şöyle anlaşılır: “En büyük nimet, âmm ve daimî olan nimetlerdir. Umumiyet kemal-i ehemmiyete delil olduğu gibi, devam da ulviyet ve kıymete delâlet eder.”17 Kimi nimetler ömürde bir defa, kimileri senede bir defa, kimileri lâakal ayda bir defa insana ihsan edilir. Bazı nimetler vardır ki onlar da hergün verilir. Bazı nimetler de anbean verilir, hiç kesilmez.
Ancak bazı insanlar, ne acîptir kendisine hususî olarak verilen nimetlere karşı Allah’a şükredip umumî olarak verilmiş olan nimetlere karşı şükretmezler. Halbuki işitme, görme veya hava ve su gibi umumî nimetler, hususî nimetlerden kat kat fazla şükrü hak eder ve kat kat fazla şükre lâyıktırlar. Dolayısıyla, böyle umumî nimetlere nankörlük edip şükretmemek en büyük küfran-ı nimet sayılmıştır.
Evet, insan ülfet perdelerinin inmesi ile sağanak sağanak yağan nimetlere karşı maalesef körleşebilir. İşte o nimetlere karşı ülfet etmemek için şükür kapısından girilmelidir. Şükre karşı ülfet peyda edilmemelidir. Zira şükür ülfete değil ünsiyete lâyıktır.