Hadsiz nimetlere cüz’i şükür ile nasıl mukabele edilir?
Cenâb-ı Hakk’ın bizlere ihsan ettiği külli ve hadsiz nimetlere karşı sınırlı ve cüz'î şükrümüzle mukabele edebilmenin sırrı “küllî bir niyet ve hadsiz bir itikad”dır.
Risale-i Nur, bu hakikati şu örnek ile akla yakınlaştırıyor:
“Nasıl ki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, her biri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş.
Onun kalbine gelir: “Benim hediyem hiçtir, ne yapayım?” Birden der: “Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi namıma sana takdim ediyorum. Çünkü, sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim.”
O hediyelere hiç ihtiyacı olmayan bu padişah, halkının sadakatini ve kendisine duydukları saygı ve hürmeti ölçmek için hediyeleri kabul eder. Hem o çaresiz ve fakir olan adamın “o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikat liyakatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.” Bu hakikatteki sır padişahın o hediyelere hiçbir ihtiyacının olmaması ve o biçare adamın küllî niyeti ve hadsiz inancıdır. Evet, Cenâb-ı Hak merhametlilerin en merhametlisidir.