Önce şunu ifade edelim: İnşallah yalandır ve yanlıştır. Doğru olmamasını dileriz. Doğruysa hem oğul ve hem de gıyaben tanıdığımız ana-baba adına üzülürüz. Ama daha ziyade uyuşturucu kurbanı yapılan gençlerimiz adına hem üzülür ve hem de seviniriz.  

İkincisi, doğru bile olsa oğulun suçundan babanın sorumlu tutulmasını da kabul etmek mümkün değil. Bunu, “suç ve ceza şahsidir” kuralına her zaman inanmış ve bilhassa 17-25 Aralık 2013 ve 15-20 Temmuz 2016’dan bu yana yazdığı “adalet ve hürriyet” arayışlarını kitaplaştırmış bir hukukçu olarak yazıyoruz.  

Ancak daha önemli bir husus var: Uyuşturucu ele geçirildiği iddia edilen araç sırf şeklen babanın adına kayıtlı ama aslında fiilen daima oğulun kullandığı bir araç ise yukarıdaki kuralı uygularız, mesele yok.  

Ama araç fiilen de babanın kullandığı araç (ya da araçlardan biri) ise, iddia edilen uyuşturucu satışı ve taşınması olayından babanın da haberi var demektir ki bu fevkalade vahim bir iddiadır.  

Üstelik bu, iki hafta kadar önce CHP Edirne milletvekili Ediz Ün’ün aracında kaçak elektronik sigara bulunması iddiası ile kıyaslanamayacak kadar vahim bir durumdur.  

Muhalif siyasetçiye operasyon çekmek kolaydır. Bu sebeple Ediz Ün meselesinde fazlaca söylenecek bir şey yok. “Suçluysa suçludur, CHP’nin meselesidir” der geçeriz.  

Ama parti genel merkezinde odası olan bir muktedir siyasetçinin de dolaylı da olsa bir biçimde dahil olduğu bir polis-jandarma operasyonu için, her şeyden önce, ilgili adalet ve güvenlik personelini ve onları cesaretlendiren Adalet ve İçişleri Bakanlarını tebrik etmek ve yenileri için teşvik etmek gerekir.  

Zenbilci’nin istifa açıklaması şu şekilde:

"Bir adli soruşturmada oğlumun da adının geçtiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Asla tasvip etmediğim bu durum nedeniyle soruşturmanın etkin yürütülmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması en büyük beklentimdir. Bu sürecin, mensubu olmaktan gurur duyduğum partime ve dava arkadaşlarıma zarar vermemesi için partimden istifa ediyorum. Kamuoyuna saygıyla."

İstifa makul karşılanabilir. Zira kendisi bu açıklama ile demiş olmaktadır ki “ben o partiye mensubiyet ile gurur duyuyorum ama o parti benim mensubiyetimden, olay netleşinceye ve ben aklanıncaya kadar gurur duymayabilir.”  

Açıklamadaki “soruşturmanın etkin yürütülmesi” meselesine gelince:  

Bunun olabilmesi için yargının yürütmeden gerçekten bağımsız olması gerekirdi. O öyle olmadığına ve milletvekillerinin danışmanları “bile” adliyelerde ve emniyet müdürlüklerinde yakın hedefe cirit attığına göre bu ihtimal pek zayıf maalesef.

Biz olayın başka bir tarafını daha merak ediyoruz:

Acaba Zenbilci el altından “istifaya zorlanmış” olabilir mi?  

Zira ne de olsa bakanların istifasına izin verilmeyen bir ucube sistemdeyiz.  

Bakanların bile istifa edemediği ve sadece “görevden affını dileye”bildiği bir siyasi sistemde, AKP vekillerinin, hele hele genel merkezde odası olan vekillerin öyle keyfine göre istifa etmesini beklemek hayalcilik olur.  

Bu sebeple, siyasilere temas eden yönü de olan bütün soruşturmaların önünün açılması için bir iki istifamsı duruş yetmez.  

Bunun için önce AKMHP’nin iktidardan “düşmesi” şart.