"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Körler ve sağırlar, nasıl da ağırlar…

Ahmet BATTAL
30 Eylül 2023, Cumartesi
Ankara’da Gazi Üniversitesi’nin bölünmesiyle ortaya çıkan Hacı Bayram Veli Üniversitesinin Hukuk Fakültesinde önceki gün başlayan ve bugün de öğleye kadar sürecek olan bir sempozyum var:

Terörizm, Terör Suçları ve İnfaz Hukuku Sempozyumu.

Düzenleme Kurulu da şu ceza hukuku profesörlerinden oluşuyor: 

Dr. İzzet Özgenç, Dr. Ahmet Gökçen, Dr. Mahmut Koca, Dr. İlhan Üzülmez, Dr. Cumhur Şahin, Dr. Faruk Turhan, Dr. Berrin Akbulut. 

Sabah, açılış programı konuşmasında, Ankara Valisi Vasip Şahin, Prof. Dr. İzzet Özgenç tarafından hazırlanan cesur metni kısmen okudu:

“Terörizmin, ırkı, dini, etnik kökeni ne olursa olsun, bütün insanlık için ağır bir suçluluk olgusu oluşturduğu tartışmasızdır. Buna karşılık terörizm suçlamasının, muarızları tasfiye etmenin bir yöntemi olarak da kötüye kullanıldığı gerçeğini de gözden uzak tutmamak gerekir. 

Türkiye’nin terörizmden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alması, milli kaynaklarımızın önemli bir kısmının terörle mücadele için harcanması, Türkiye’nin terörizmle mücadeledeki uygulamaların hukukiliğine uluslararası alanda güvenilirliğin sağlanması, terörizm ve terör suçları konusunun hukuk zemininde ele alınmasını bir gereklilik olarak ortaya çıkarmıştır. …

Keza suç oluşturan ve oluşturmayan fiillerin ayrıştırılmasına, hangi suçların terör suçu olarak kabul edilmesi gerektiğine ve terörizmle hukuk zeminindeki siyaset arasındaki sınırlara ilişkin bilimsel belirlemeler, bu alandaki uygulamalarımızın hukukiliğini sağlamada önemli bir fonksiyon icra edecektir.”

Evet, siz de şaşırmış olabilirsiniz.

İlk paragrafın ikinci cümlesini nasıl oldu da bir vali okudu diye.

Hayır, okumadı, atladı.

“Buna karşılık terörizm suçlamasının, muarızları tasfiye etmenin bir yöntemi olarak da kötüye kullanıldığı gerçeğini de gözden uzak tutmamak gerekir.” cümlesini, “atladı”. Metni bilenler ve kulağı duyanlar da şaşırdı. 

Vali hata yapmadı, satır atlamadı. Bildiğiniz, “göz göre göre atladı”. 

Göz dediysek…

“Körler ve sağırlar”ın kulağından ve gözünden bahsediyoruz. 

Peki, şaşırdık mı? 

Hayır. Zira her nasıl tevafuk ettiyse AİHM’nin Yüksel Yalçınkaya kararını açıklamasından iki gün sonra başlayan bu sempozyumda terörizm “FETÖ davaları” bağlamında tartışılmıyor. 

Belli ki “FETÖ”, iştirakçi akademisyenlerin kabul ettiği bir kavram değil. Tebliğlerin isimlerinde geçmiyor. Duyabildiğimiz kadarıyla tebliğ metinlerinde de geçmiyor ve geçmeyecek. 

Dinleyicilerden Bülent Arınç, genç akademisyenlere “Alman Hukukunu anlattınız, uydurukça konuştunuz, hiçbir şey anlamadım” diye itiraz ediyor ama galiba aslında bunu söylemek istiyor.

Yani “terörizm” ile “hukuk zeminindeki siyaset” arasındaki sınırlara ilişkin “bilimsel belirlemeler” yapmak için davet edilen ceza hukuku akademisyenlerinin önemli kısmı, bu terimi doğru bir adlandırma olarak görmüyorlar. 

Ama Türk yargısı bu kavramla yargı dağıtıyor. 

Mesela Yargıtay Yalçınkaya’yı bu kavramla mahkûm ediyor. 

Mesela Anayasa Mahkemesi aynı kişinin (ve benzeri durumdaki binlerce kişinin) mahkûmiyetini bu kavramla ve üstelik tek satır gerekçe yazmaya gerek duymadan “bu gidişte insan hakları ihlali yok” diyerek tasdik ediyor. 

Ama AİHM hem de 185 sayfalık gerekçeli kararla “var, hem de ağır insan hakları ihlalleri var” diyor. 

Ve bu gelişmeler, sempozyumların en bereketli kısmı olan “kongre eğleniyor” safhasında, yemek masalarında, üçlü beşli sohbetlerde, elbette gündem oluyor. (Yan masadan biz bile duyabiliyoruz).

Tebliğlerini ve tebriklerini “sunarken” resmî görüşünü açıklamaktan kaçınan Avrupa görmüş iştirakçi akademisyenlerin genci yaşlısı, gayrı resmi ortamlarda gayrı resmi görüşünü artık rahatlıkla açıklıyor: 

“Türkiye yanlış yaptı. Bari bundan sonra bu yanlıştan dönülsün. Dünyaya daha fazla rezil olmayalım.”

Okunma Sayısı: 3719
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zafer

    4.10.2023 22:27:40

    Gerçeklere gözünü kapayan,kendine kapatmış olur.Gerçek yine orda duruyordur.Gözü kapamakla geçe olmaz.Kulağını gerçeklere kapatınca,onları duymayınca ,hakikat yok olmuyor.Sadece kulağımı kapatan duymuyor.Gerçeklere kulağını ve de gözünü kapatanlar,kendilerini kamdırırlar.Vali bey'in o satırı atlamasıyla,gerçekler ortadan kalkmıyor.Gerçekler gizlenemez,bazıları istemese de.

  • Halil

    30.9.2023 13:34:30

    Sorun, bırakın AİHM'in kararlarını, kendi üst mahkemelerinin kararlarını dahi uygulamayan Türkiye yargısının değil, onu bu hale getiren Anayasal düzendir. Dolayısıyla, AİHM kararları bu sistemin çok da umurunda olmaz, zaten biliyorsunuz, Adam, "AB kendi yoluna, biz kendi yolumuza" diyor!!! Bu nedenle, çok fazla ümitlenmemek lazım, çünkü hedef bu! Ülkenin batıdan uzaklaşması bunların umurunda bile değil, Rusya, çin bloku ne güne duruyor!!!

  • Necati

    30.9.2023 10:02:28

    Yanlıştan dönmek zor olacaktır. Ama olacaktır. Allah'ın Adil isminin tecellisi mutlaka gerçekleşecektir. Adil-i mutlak olan Cenab-ı Hak elbette Ahirette zalimlerden hesap soracaktır. Fakat bu Dünya'da da adaletin tecellisini görmeyi Kudret-i İlahiyeyeden ümit ediyoruz.

  • Oğuz Yiğiter

    30.9.2023 07:29:43

    Ha gayret, bir omuz, bir omuz daha AB. Çoğu gitti azı kaldı diyesi geliyor insanın ama direniş hâlâ sürüyor. Nereye kadar? Sonunda teslim olacak hukuka ama, yazık değil mi çok hasar verdiler şu güzel ülkeye ve insanına. Değer miydi bir koltuk uğruna bunca kul hakkı gasbının vicdan azabına..?

  • S.topuz

    30.9.2023 06:08:44

    Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Ankara’da düzenlenen bir programda yargı bağımsızlığı mesajı verdi. Arslan,  “Bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadan bırakın hukuk devletini aslında DEVLET BİLE OLMAZ” dedi. Dedi de, bunun tam tesini uygulayan hakimlere, savcılara ve Ana yasa mahkemesinin ve AİHM mahkemesinin karararlarını bile tanımayan, kale almayan kişi veya makam mevkî sahiplerine karşı bu bahsedilen ADALAET mercileri ne yaptı, ne yapıyor ve ne zaman, ne yapacaklar? Eğer hiç bir şey yapılmadıysa, yapılmayacaksa, o zaman bu nasıl bir "DEVLET" tir ki?.. Ey Sayın Anayasa Başkanı, Hakimler, savcılar, insan hakları savunucuları, Demokratlar, neredesiniz? Haydi şimdi konuşma ve dik durma vakti, susmayın, cesaretinizi gösterin ki, Vatandaşların ve diğer Devletlerin ADALETE ve DEVLETİMİZE olan GÜVENi ve itibarı da tekrar geri gelsin ve işlerimiz ve hayatımız tekrar huzur ve düzene kavuşsun ve BEREKET ve RAHMET ziyadeleşsin!? Ne dersiniz?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı