Ehl-i Beyt’in en mümtaz şahsiyetlerinden birisi olan Hazret-i Ali (ra) kan bağı olarak Allah Rasulü’ne (asm) en yakın olan, vefatına kadar da O’nun (asm) yanında yiğitçe mücadele eden bir İslâm Mücahididir.
İslâm’a ilk inananlardan birisi olan Hazret-i Ali (ra) Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber’de İslâm’ın sancaktarlığını yaparak bizlere ‘sahih Müslüman nasıl olunuru’ en canlı örneğiyle göstermiştir. Tarihte İslâm Âlimlerinden büyük çoğunluğu Hazret-i Ali’yi eserlerinde anlatmışlardır. Hazret-i Ali’nin faziletini, yiğitliğini, ilmin kapısı olması gibi özelliklerini eserlerinde işleyen İslâm Âlimleri ciltler dolusu muhtevayı bizlerin istifadesine sunmuşlardır. İşte, Hazret-i Ali’yi bize en güzel lisanla anlatan İslâm Âlimlerinden birisi de, Asrın müceddidi olan Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir.
Risale-i Nur Külliyatı’nın bir çok yerinde Hazret-i Ali ve onun faziletlerinden sıklıkla bahsedilmektedir. Öyle ki, Risale-i Nur’da ismi en çok zikredilen sahabi Hazret-i Ali’dir. Risale-i Nur’larda Hazret-i Ali’nin sıklıkla zikredilmesinin en mühim sebebi Kur’ân ve İslâm’a hizmet metodunun Üstad Hazretleri’nce Hazret-i Ali’nin şahs-ı manevisinin örnek alınmasından dolayıdır. Üstad Hazretleri, Kur’ân ve İslâm’a hizmet yolunda örnek alınacak şahsiyetlerin Ehl-i Beyt’ten olması gerektiğine büyük ehemmiyet vermiştir. Günümüzde de Nur Talebelerinin bu hususa hassasiyet göstermeleri çok önemlidir.
Bediüzzaman, hem kendisi hem de Risale-i Nur ve Nur Talebeleri ile Hz. Ali, Hz. Hasan ve başta Şâh-ı Geylani olmak üzere Ehl-i Beyt arasında ciddî mânevî bir münasebet görür. Bu hususta Risale-i Nur metinleri içinde telif edilmiş olan “Sekizinci Şuâ”, “On Sekizinci Lem’a”, “Yirmi Sekizinci Lem’a” ile Gavs-ı Âzâm’ın Kerâmet-i Gaybiyesi hakkındaki “Sekizinci Lem’a”da genişçe izahlar ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Zaten Bediüzzaman Hazretleri de kendisini manevî olarak Ehl-i Beyt’in bir ferdi olarak görür. “Gerçi mânen ben Hz. Ali’nin (ra) bir veled-i manevisi hükmünde, ondan hakikat dersini aldım. Ve Âl-i Muhammed Aleyhisselâm’ın bir mânâda hakikî Nur şakirtlerine şamil olmasından ben de Âl-i Beyt’ten sayılırım” (Emirdağ Lâhikası) diyerek, bu rabıtanın sebebini de izah etmiştir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Hazret-i Ali’nin birçok yönden derin bir ilme vakıf olduğunu Risale-i Nur’larda anlatır. Özellikle esrar-ı huruf ve cifir ilminde mutlak üstad olduğunu açıkça zikreder. Hazret-i Ali’nin anlatılan diğer bir özelliği de adalet mefhumuna verdiği önemdir. Hazret-i Ali’nin hem kendi hilâfeti hem de kendinden önceki halifeler döneminde adlî işlerde ne kadar isabetli ve hakkaniyetli kararlar verdiği Risale-i Nur Külliyatı’nda zikredilir. Toparlarsak, Risale-i Nur’da Hazret-i Ali’nin İlim, Adalet, İhlâs ve Cesaret timsali olduğu çok açık bir şekilde anlatılır.
Bediüzzaman Hazretleri, Lem’alar’da, ‘’Hazret-i Ali’ye iki cihette bakılması gerekir’’ diye başlayan kısımda şunları ifade eder: “Hazret-i Ali’ye (ra) iki cihetle bakılmak gerektir. Bir ciheti; şahs-ı kemâlat ve mertebesi noktasından. İkinci cihet: Âl-i Beytin şahs-ı mânevisini temsil ettiği noktasındandır. Âl-i Beytin şahs-ı mânevisi ise, Resul-i Ekrem (asm) bir nevi mahiyetini gösteriyor. İşte birinci nokta itibariyle Hazret-i Ali (ra) başta olarak bütün ehl-i hakikat, Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ömer’i (ra) takdim ediyorlar. Hizmet-i İslâmiyet’te ve kurbiyet-i İlâhiyede makamlarını daha yüksek görmüşler. İkinci nokta cihetinde Hazret-i Ali (ra) Âl-i Beytin şahs-ı manevisinin mümessili ve Âl-i Beytin şahs-ı manevisi ise, Hz. Muhammed’in (asm) hakikatini temsil ettiği cihetle, muvazeneye gelmez. İşte Hazret-i Ali (ra) hakkında söylenen fevkalâde methedici hadisler, bu ikinci noktaya bakıyorlar. Bu hakikati teyit eden sahih bir hadis var ki; Resul-i Ekrem (asm) ferman etmiş: “Her Nebinin nesli kendindendir. Benim neslim, Ali’nin (ra) neslidir.” (Lem’alar, 23)
Risale-i Nur’dan verdiğimiz örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Üstad Hazretleri’nin tabiriyle Nur şakirtlerinin Hazret-i Peygamber’den (asm) sonraki ikinci üstadı Allah’ın Arslan’ı olan Hazret-i Ali’dir. Allah’ın rahmeti ve bereketi Hazret-i Muhammed’e (asm ve onun Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun!