Kâinatın nurundan yaratıldığı Hz. Muhammed’in (asm) nezdinde, Rabbimizin Cemil ismi ve daha yetmiş azam isminin tecellisine mazhar olan insan nevi, üzerinde taşıdığı Rabbanî sanat, nakış ve güzellikleriyle birlikte, kendisi de fıtraten güzele ve güzelliklere aşk derecesinde perestiş eder bir varlık olarak yaratılmıştır.
Güzellik deyince de akla ilk gelen ise, Kâinat Sultanı’nın rızasına nail olan insan nevi için hazırladığı Cennet köşk ve bahçeleridir. Bunun için, göz alıcı güzellikleri ifade için bulabildiğimiz en güzel tabir “Cennet gibi” ifadeleridir. Doğru ve güzel hedeflere giden yolların ise en az o hedefler kadar güzel olduğu da ayrı bir gerçektir.
Güzeller güzeli olan Sevgili Peygamberimizin (asm) şu sözü Cennet ülkesinin güzelliklerini ne güzel hülâsa ediyor: Allah (cc) ferman etti ki: ‘Ben Azimu’ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım. (Buhari, Bed’ü’l-Halk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35)
Bu hadisler ışığında biz bu yazımızda sözü, Cennet ülkesinin dünyada bir tecellisi olan ve taliplerine dünyadayken Cennet lezzetlerini tattıran, Kur’ân hakikatlerinin mütalâa edildiği Cennet yolu Risale-i Nur sohbetlerine getirmek istiyoruz.
Bu ve benzeri Kur’ân sohbetlerinin yapıldığı mekân ve ortamları yüce Peygamberimiz (asm) diğer bir hadisinde “Cennet bağları” olarak tavsif ediyor ve bu manada sahabilerine: “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman istifade ediniz” buyurdular.
Onlar da: “Cennet bahçeleri nerelerdir, yâ Rasûlâllah?” diye sordular.
Efendimiz (asm) ashâbına: “Oralar, ilim meclisleridir” buyurarak cevap verdi. (Tirmizî, Deavât, 82/3510)
Peygamberimizin (asm) bu hadislerinin en yüksek masadakı, elbette, mensuplarını Cennet yollarından Cennet bahçelerine kavuşturan ve Kur’ân medeniyetinin temellerinin atılıp şekillendiği ve bizzat kendisinin nezaret ettiği Suffa Ashabı meclis ve sohbetleridir.
İhtiyar dünyanın içinde bulunduğumuz en dehşetli ortamı olan ahir zaman devrinde ise bu sohbetlerin yansıması ve bir cihette Risale-i Nur Kur’ân sohbetleridir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu sohbetler ve mekânlarının ehemmiyetini, “Bizler öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişiz ki, Cennet gibi güzel, güneş gibi parlak ve saadet-i ebediye gibi şirindir” sözleriyle özetlemiştir.
Nur sohbetleri ve bu yüksek hakikatlerin yaşandığı mekânlar, sıkıntılarımızın zail olduğu ve kalp ve ruhumuzun gıdalanarak nefes aldığı, Cennetvari, ortamlardır. Covid-19 musîbet ve imtihanının, yaklaşık iki yıldır bütün dünyayı kasıp kavurduğu ve esir aldığı bir ortamda, internette yapılan derslerle kısmen telâfisi olsa da, yüz yüze yapılan bu Kur’ân hakikatleri sohbetleri bu süreçten olumsuz anlamda nasibini aldı. Gerçi ekseriyetle evde kaldığımız bu dönemde, bir taraftan online sohbetlere katılırken, diğer yandan, yıllar öncesinde olduğu gibi evimizde cemaatle kıldığımız namazlar ve sonra tesbihat ve sonra da namaz derslerini ihya ederek, bir cihette, Nur’un fabrika ayarlarına geri döndük.
Şükür bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, Covid-19 eski hızını kaybetti ve bu manada yeni kapılar açıldı. Bizim açımızdan sözün özü bahanelere sığınmadan pandemi kurallarına dikkat ederek eskiden olduğu gibi derslerimizi ihya etmektir.
Elbette bu musîbet ve imtihan tamamen geçmiş değil. Böyle nezih ortamlara gelmekte bahanelere sığınırsak Cennet bağ ve bahçelerimize zarar veririz.
Duâmız: Rabbimiz bu musîbet ve imtihanlardan en kısa zamanda İslâm ve insanlık âlemini halas eyleyip, Kur’ân hakikatlerinin fecr-i sadıkı ile bütün âlemi ihya etsin inşallah...