Üçüncü Gün (2 Nisan 1325/15 Nisan 1909 Perşembe): 31 Mart’ın üçüncü günü olan 15 Nisan 1909 (2 Nisan 1325) Perşembe günü Bediüzzaman’ın Volkan’da iki yazısı çıkar. Bunlardan biri 11 Nisan’da başlayıp 12 ve 13 Nisan’da devam eden ‘Lemean-i Hakikat ve İzale-i Şübehat’ yazısının son bölümüdür. Bu yazıda Bediüzzaman kendisine sorulan “Sen Selânik’te İttihad ve Terakkî ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın? Volkan’a nedir bu kadar münasebet! İttihad-ı Muhammedî bununla ne hizmet görecek? Sen imzanı Bediüzzaman yazıyorsun, lâkab medhi ima eder…” 1 gibi 31 Mart isyanı ile bağlantısı olmayan sorulara cevap veriyordu. Aynı gün çıkan Bediüzzaman imzalı ikinci yazıda ise Bediüzzaman ‘Biraderim Derviş Vahdetî Bey’e başlıklı yazısında Derviş Vahdetî’ye bazı uyarılarda bulunuyordu. 2
Bediüzzaman Derviş Vahdetî’yi uyarıyor!
2 Nisan 1325 (15 Nisan 1909) tarihli, Volkan Gazetesi’nin 105. sayısında “Leme’an-ı Hakîkat ve İzâle-i Şübehât” başlıklı makalesinin sonunda Bediüzzaman’ın Derviş Vahdetî’ye şöyle hitab ettiği görülür: “Edipler edepli olmalıdırlar. Hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalıdırlar. Matbuat nizamnamesini vicdanlarındaki hiss-i diyanet tanzim etsin. Zira, bu inkılâb-ı şer’iye gösterdi ki, umum vicdanlarda hükümferma nure’n-nur olan hamiyet-i İslâmiyedir. Hem de anlaşıldı ki, ittihad-ı İslâm, umum askere ve umum ehl-i imânâ şamildir. Hariç kimse yoktur.” 3 Bediüzzaman bu ikaz ve uyarılarıyla Derviş Vahdetî’yi aşırılıklardan muhafaza etmeye çalışıyor, belki de başına gelecek olan fecî hadiseyi hissetmiş olmalı ki Vahdetî’yi kendi gazetesinde itidale çağırıyordu.
Bediüzzaman Derviş Vahdetî’yi hangi yazısı için ikaz ediyor?
Derviş Vahdetî’nin hangi yazısının, Bediüzzaman’ı böyle bir uyarı yapmaya sevk ettiği tam olarak belli değildir. Ancak bazı ipuçları bu konuyu kısmen aydınlatmaktadır. 19 Nisan 1909 tarihinde Volkan Gazetesi’nde Derviş Vahdetî’nin ‘Cemiyet-i İlmiye-i Muhtereme’ye’ başlıklı bir yazısı çıkar. Yazıda Derviş Vahdetî, kendisinin 14 Nisan 1909’da ‘Halife-i İslâm Abdülhamid Han Hazretleri’ne Açık Mektup’ başlıklı yazısındaki Meşrûtiyeti kaldırıp, Meclisi kapatmanın Padişahın elinde olduğunu beyan eden sözlerine tepki geldiğini ve eleştirildiğini dile getirir. Bediüzzaman da ‘Biraderim Derviş Vahdetî Bey’e başlıklı’ yazısını Derviş Vahdetî’nin Padişahı kışkırtacak ifadeler bulunan bu yazısına tepki verenlerden biri olarak yazmış olma ihtimali yüksektir. Aslında Derviş Vahdetî bu yazısında ısrarla Padişah’a Meşrûtiyeti kaldırmayıp Meclisi kapatmamasını tavsiye etmiştir. Hatta bunu kendisine tavsiye edecek olanlara din ve vatan haini gözüyle bakmasını dahi söylemiştir. “Zat-ı emirü’l mü’minleri (padişah) için en büyük bir şeref varsa o da Meşrûtiyet-i Osmaniyemizin himaye buyrulması kaziyyesidir. Meclis-i Mebusan’ı bir dakika bile kapatmak fikrini şayet Zat-ı âli-i Cenab-ı Cenabilerinesize (size) telkin edecek bulunursa, o gibilere hain-i din-ü vatan nazarıyla bakınız.” 4 Yazısının bütün ruhunda, Meşrûtiyet ile Meclisi bu denli savunmasına rağmen; “Bugün Meşrûtiyetimizi ref etmek, Meclis-i Mebusan-ı Osmaniyi kapatmak yed-i kudret-i şahanenizdedir.” cümlesinden dolayı Derviş Vahdetî’nin ulemadan tepki alması, dönemin İslâm âlimlerinin hürriyetçi rejim olan Meşrûtiyet’in korunması hakkındaki umutlarını gösterir. 5 Buradan yola çıkarak şunu söylemek gerekir ki, hiçbir tarihi olguya dayanmadan dönemin İslâmcılarını hürriyetçi, Meşrûtiyet düşmanı mutlakiyetçiler olarak gösterip, irticacı diye yaftalamak târihi ters yüz etmek demektir. Zira yaşananların da, yazılanların da ortaya koyduğu gibi 31 Mart sürecinde Meşrûtiyet’in en yavuz muhafızları, güncel söylemle dönemin muhafazakârlarıdır.
Meclise askerlerden gelen dilekçe: Üçüncü gün toplanan Mecliste mebus Zohrap Efendi alaylı askerlerden kendisine gelen bir dilekçeyi açıkladı. Dilekçede alaylı askerlerin mağduriyetlerinin giderilmesine dönük şu tedbirlerin Meclis tarafından kabul edilmesi gerektiğinden söz ediliyordu: 1) Bütün askerî komisyonlarda ve Meclis-i Askerî’de ikinci mülâzımdan feriğe kadar alaylı subay bulundurulacak, 2) Gazetelerde ve ordulara gönderilecek resmî bildirilerle harbiyeli-alaylı ayırımının kalktığı ilân edilecek, 3) Ordularda hep aynı alaylı-harbiyeli oranı bulundurulacak, alaylıların çoğunun 5., 6., ve 7. ordularda görev yapmasına son verilecek. Dilekçe bir tehdit ile bitiyordu: “Ve baladaki maruzat-ı muhikamızın kabulünü istirham eyleriz, kabul buyurulmadığı takdirde ordularda büyük fenalıklar çıkacağını ve selâmet-i vatan namına ihbar eyler ve cevabını bekleriz.” 6 Mebusan bu dilekçeyle ilgili olarak, alaylılığın kusur sayılarak bu gibilerin kadro dışına çıkarılmalarının adalete uygun olmayacağının Harbiye Nazırı’na bildirilmesini kararlaştırdı. 7
Hareket Ordusu Hazırlık yapıyor
Hazırlıkları peyderpey yapılan Hareket Ordusu’nun ilk birliklerinin Selânik’ten sevkiyatı 15 Nisan öğleden sonra başlamıştır. İlk olarak Yüzbaşı Refet Bey komutasında bir Jandarma keşif müfrezesi gönderilmiştir. 8 Daha sonra 15 Nisan gecesi Binbaşı Muhtar Bey kumandasındaki Hareket Ordusu Birliği Selânik’ten yola çıkmıştır. 9 Hareket Ordusu’nun bir endişesi de, Edirne’de bulunan 2. Ordu’nun kendilerine nasıl bir tavır takınacağı idi. Ancak, 2. Ordu’nun tutumunu öğrenmek için Edirne’ye giden Mithat Şükrü, bu ordunun hareket ordusunu desteklediğini öğrendi. 10
Ali Kabuli Bey olayı
31 Mart’ın üçüncü günü meydana gelen olaylardan birisi de Ali Kabuli Bey olayıdır. İddiaya göre, Asar-ı Tevfik Süvarisi ve Bahriye silahendaz Taburu Kumandanı Binbaşı Ali Kabuli Bey, Yıldız’ı topa tutmağa hazırlanıyordu. Karadan yapılan telkinat neticesinde erler ayaklanarak Ali Kabuliyi esir aldılar. Ali Kabuli önce, Bahriye şûrâsına getirildi. Burada serbest bırakılmasına karar verilince, askerler serbest bırakmayarak Padişahın huzuruna götürdüler. Padişah, olayın mahiyetini anlamak için, Kabuli’nin karakola götürülmesini istedi. Ancak, yolda erler tarafından öldürüldü. 11
Dipnotlar:
1- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2013, s. 375.
2- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 47.
3- Eski Said Dönemi Eserleri (Makalat), 2013, s. 100, (29 Mart 1325, Volkan, Sayı: 105).
4- Derviş Vahdetî, “Halife-i İslâm Abdülhamid Han Hazretlerine Açık Mektup”, Volkan, 14 Nisan 1909 (1 Nisan 1325).
5- Ali Birinci de, Vahdetî’nin bu yazısını göstererek onun isyana en çok sahip çıkan kişi olduğunu söyler. Bkz. Ali Birinci, Tarihin Hududunda, s. 245.
6- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 91.
7- http://www.risaleinurenstitusu.org/bediuzzaman-said-nursinin-31-mart-olayindaki-tavri-i/ 8- Süleyman Kâni İrtem, 31 Mart İsyanı, s. 213.
9- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 94.
10- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 95.
11- Ali Cevat Bey, İkinci Meşrûtiyetin İlânı ve Otuzbir Mart Hadisesi, Ankara, s. 60, 61.