31 Mart Vak’ası’nın arkasında bazı kesimler ciddî mânâda “İngiliz İstihbarat Servisi’nin bulunduğuna dair değerlendirmelerde bulunmuşlardır.” 1 Bu değerlendirmeler dikkatle incelendiğinde 31 Mart’ın arkasında İngiliz İstihbaratı’nın bulunduğuna dair düşünceler hiç de yabana atılacak cinsten değildir. Burada İngiliz siyasetiyle ilgili Bediüzzaman’ın da tesbitlerine yer verelim. Bediüzzaman’a İ. G. Z. siyaseti hakkında sorulan soru ve cevap şöyledir:
“Suâl: Neden bu kadar İ. G. Z. siyaseti galip çıkar?
Cevap: Siyasetinin hâssa-i mümeyyizesi, fitnekârlık, ihtilâftan istifade, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâb etmek, yalancılık, tahripkârlık, hariçte menfîliktir.” 2
İngiliz siyaseti, bu mümeyyiz sıfatları ile 1876’da I. Meşrûtiyetin ilânıyla harekete geçmiş ve Rusları tahrik ederek meşhur Doksan Üç Harbi’ni (1877-78) çıkararak Osmanlı ve Âlem-i İslâm’ın kurtuluşu olacak olan hürriyet güneşini küsûfa tutmuştur.
Bu meyanda Yakın tarih araştırmacısı olan ve Yeni Asya Yazarlarından M. Latif Salihoğlu’nun 31 Mart Vak’ası ile ilgili bir programda yapmış olduğu tesbitlere yer verelim:
“31 Mart Vak’ası 112 sene önce oldu. 31 Mart Vak’ası’nın öncesi ve sonrası vardır. Arka planda ne var? Ön planda olanlar belli. (Görünürde ön planda) Hareket Ordusu var. Hareket Ordusu’nun kumandanları var. Gayet kaba, gayet vahşi, gayet zalimlikle bilinen Mahmut Şevket Paşa gibi kimseler var. Bir de Hareket Ordusu’nun kurmay heyeti var. Bunlar pek bilinmiyor, pek nazara verilmiyor. Beş kişilik Kurmay heyeti var. Esas işleri bunlar sevk ve idare ediyor. Önde görünen kumandan bir nevi kukla gibidir. Onu istedikleri gibi oynatabiliyorlar. Bu kurmay heyetinin beşi de Selânik doğumludur. Kırk bin civarında Balkanlar’dan topladıkları çoğu da eğitimsiz insanlar var. O kırk bin kişinin yarısı Balkanlar’dan toplama eşkıya gruplarıdır. Derme çatma ordu deniliyor bunlara. Diğer tarafta kim görünüyor? İşte aktörlerden Padişah Sultan Abdülhamid. O hedef tahtasında. Başka kim var? Derviş Vahdetî. O da Hareket Ordusu Selânik’ten kalkıyor Yeşilköy’e Ayastefanos’a geldiği vakit Derviş Vahdetî kayıplara karışıyor. Yani onun da bu hadisede rolü vardır. İnsanları (isyana) sürüklemiştir, kışkırtıcı rol oynamıştır. Hatta çoğu kişi bilmez, Volkan Gazetesi’nde yazdığı son yazılarda, durum iyice ağırlaştığında, ortam iyice gerildiğinde, şunu yazıyor Sultan Abdülhamid’e hitaben: “Ne Ahrârlar’ın dediğini yapın, ne İttihatçıların dediğini yapın.” diyor. Yani (o zamanlar) Ahrârlar, Ahrâr-ı Osmaniye Fırkası muhalefet partisidir. Fakat, iktidar onun elinde. İttihatçılar’dan doğru dürüst hükümet edecek adam yok, devlet adamı yok. Komitacı adamlar hep ön planda. Onun için Ayan Meclisi’nde Ahrârlar ve bir kısım Mebusân Meclisi’nden Ahrâra geçmiş olanlar ve bağımsızlardan bir hükümet teşkil ediliyor. 1908’den 1909’un Nisan’ına kadar. İttihatçılar ikide bir homurdanıyor. Bunlarla olmaz, istediklerimizi yaptıramıyoruz bunlara diye. (İttihatçılar) Tetikçiliğe başladılar. Gazetecileri, fikir adamlarını infaz ettiler. Ulu orta (her) yerde tedhiş hareketleri, terör hareketleri (yapılmaya başlandı). Tabiî gitgide ortam geriliyor. Aslında ortamı germeye çalışan dahili bir odak var. Bunlar Selânik komitesidir. Bir de harici odak olarak tekrar ifade edelim İngiltere, İngiliz siyaseti (var). Burada belgeleri var, bu kitapta. 3 Şimdi Profesör olan Mim Kemal Öke’nin Sultan Abdülhamid dönemini anlatan doktora tezi (bu kitap). Bu doktora tezinde İngiltere’nin rolünden bahsediyor. Hem I. Meşrûtiyet’in inkıtaa uğramasında, hem II. Meşrûtiyet’ten sonra 31 Mart Vak’ası ve I. Dünya Savaşı’na girilmesinde İngiltere’nin etkin rolünden bahsediyor bu kitap. Târihe şahitlik eden belgeler var bu kitapta. Buradaki belgeler neyi anlatıyor? 135. sayfada İngiltere ve Rusya’nın antlaşmasından bahsediyor. Meşrûtiyet ilân edilir edilmez; “Bu meşrûtiyeti boğmamız lâzım.” diyor. İngiliz siyaseti bu. “Bu Meşrûtiyeti boğmazsak, bütün sömürgelerimizi kaybederiz.” diyor. “Başta Mısır olmak üzere, bütün sömürgelerimizi kaybederiz.” diyor.
I. Meşrûtiyet’in ilânı ile (1876) İngiltere telâşa kapıldı. O vakit dünyadaki en büyük sömürgeci ülke olan, iki yüz sene boyunca iki yüz milyon İslâm toplumunu sömürgeleştiren İngiltere telâşa kapıldı. Dedi ki; “Eğer bu Meşrûtiyet, meclis, parlamento, Osmanlı’da oturursa biz dünyadaki bütün sömürgelerimizi kaybetmeye başlarız.” Çünkü meclisler, parlamentolar şahs-ı mânevîler, sömürgeciliği kabul etmez. Tek adamcılığı kabul etmez. Krallığı kabul etmez. Valiyi de kabul etmez. Yani valilerle idare ediyorlardı ülkeleri. Bunları da kabul etmeyecek diyor. En başta Mısır başlayacak, çok enteresan tesbitleri. Yani Türkiye’den sonra Meşrûtiyete, Hürriyet’e en yakın olarak Mısır’ı o zaman anlatıyorlar. Tabi büyük bir ülke, o da Arap dünyasını temsil ediyor. Veya lideri konumunda. Bunları kaybederiz diyor. Ne yapıp ne etmeli, Türkiye’nin başına bir savaş açmalı. İşte Doksan Üç Harbi’nin Birinci Şuâ’da da anlatıldığı gibi arka planında hazırlayıcısı, planlayıcısı, İngiliz siyaseti diyor. İngilizler Rusya’yı kışkırtarak ne yaptı? İslâm’ın parlak bir güneşini setr etti. Bulut çekti. İslâm’ın parlak güneşi nedir? Meşrûtiyettir. Yani Meşrûtiyet ve hürriyet. Yani I. Meşrûtiyet bu şekilde dahildeki Selânik komitesi ile, hariçteki İngiliz siyasetinin bağlanmaları ve birleşmeleri neticesinde I. Meşrûtiyet boğduruldu. Mutlakıyetçi Tek Adam da, savaşı bahane ederek I. Meşrûtiyeti askıya aldı. Zaten bu diktatörlük hevesleri hep buradan doğuyor. Bir bahane çıksın, şöyle bir sebep çıksın, bir hadise çıksın, bütün hakkınızı hukukumuzu askıya alalım. Sebep de hazır. Vatan tehlikede, millet tehlikede, padişah tehlikede, Reis tehlikede. Ee, ne yapalım? Bütün insan hak ve hürriyetlerini askıya alalım.” 4
İşte böylece 31 Mart hadisesinin de arka planında İngiliz siyasetinin varlığı ve etkisi açık olarak belgelerle ortaya çıkmış oluyor. İngilizler’in hem Ruslar’ı kışkırtarak Doksan Üç Harbi ile I. Meşrûtiyeti askıya aldırması; hem de Selânik komitesi ile birlikte hareket edilerek II. Meşrûtiyet’in askıdan indirilerek hürriyetin ilân edilmesi sonrasında 31 Mart Vak’ası ile Meşrûtiyet ve hürriyetin boğulması; hem de Ahrâr ve Hürriyetçiler’in perişan edilerek iktidardan düşürülmesi, sonrasında da şiddetli istibdata geçilmesi tesadüfî olamaz.
Dipnotlar:
1- Öke, Siyonizm ve Filistin Sorunu, s. 127.
2-Eski Said Dönemi Eserleri (Tuluat), 2020, s. 413.
3- Mim Kemal Öke, Sultan Abdülhamid Dönemini Anlatan Doktora Tezi, s. 135.
4- https://www.yeniasya.com.tr/video/31-mart-hadisesi_537830