Mekke’ye kervan geldiğinde, def çalınarak haber verilirdi.
Herkeste kervana koşar ve ihtiyaçlarını karşılardı. Yine kıtlık zamanında ve Cuma vaktinde kervan gelir. Def çalınınca camideki sahabilerin çoğu alış-veriş için camiden çıkarlar, kervana giderler. Ayet-i kerime de bu olaya işaret eder:
“Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a; 10)
Bu olay vesilesiyle sahabiler uyarıldı. Sahabilerin şahsında bütün Müslümanlara ders. Neyi öne alacağız, ne hedefimiz olmalı, ne daha çok önemlidir bunun dersini verdi Rabbimiz.
Demek ki işimiz bizi namazdan alıkoymamalı, alıkoyamamalı. Namazlar işimize engel değil. Namazdan sonra bütün işlerini yapabilirsin. Onun için Rabbim: “Ey Müslümanlar“ diye seslenir.
Seslenir, çağırır “Ey Müslümanlar, Ey iman edenler Cuma günü namaz için çağrıldığınızda namaza, Allah’ı zikre KOŞUNUZ.” (Cum’a; 9)
Koşacağız Cuma namazını kılmak için camiye. KOŞUNUZ buyuruyor Rabbim. KOŞUNUZ camilerde Cuma namazı kılmaya. KOŞUNUZ Müslüman kardeşlerinle camilerde buluşmaya. KOŞUNUZ kardeşlerinizle camilerde namaz için omuz omuz vermeye, yan yana gelmeye, saf birliği olmaya. KOŞUNUZ beraber olmaya, beraber zikretmeye, beraber koşmaya, beraber yürümeye koşunuz…
Yavaş olmayın, ihmal etmeyin, gevşek davranmayın, tembel olmayın. Cuma bu. Müslümanların bayramı bu. Heyecanlı olun, istekli olun. Cemaat, tarikat, memleket, ırk, siyasi anlayışların üstünde bir birlik için koşun. Hiçbir şeyin ayıramayacağı bir birlik için koşun. Aynı safta omuz omuza gelmeyi, gönüllerini birbirlerine açmayı, gönülden birbirleriyle kucaklaşmalarını istiyor Rabbim.
Bunun için her şey terk edilecek ve cumaya koşulacak… Rabbimiz alışverişiniz bırakın ve sizin için daha hayırlı olan namaza koşun, buyuruyor. Bunun için her Müslüman meşgul olduğu her şeyi bırakmalı ve daha hayırlı olan namaza koşmalı.
“Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cum’a; 11)
Ayet-i kerimede, Rabbimiz namaz bittiğinde ise ihtiyaçlar için, rızık için yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan, ihsanında arayın buyuruyor: Yani elde ettiğimiz nimetler Allah’ın ihsanıdır, lütfudur. Bunu unutmadan ve Allah’ı çokça zikrederek aramamız gerekiyor. Böyle olunduğu takdire kurtuluş olacağını, insanın felaha, rahata kavuşacağını ifade ediyor.
Alemlere rahmet Allah resulü de camilere bir başka değer veriyor. Camilerin değerini bir başka şekilde anlatıyor. “Gönlü camilere olanların hiçbir gölgenin olmadığı bir zamanda arşın gölgesinde gölgeleneceğini“ buyurur.
Camilerimiz; toplumumuzun ruhu, kalbimizin gülü, gönlümüzün sürurudur. Bizi bir araya getiren, bizi birbirimizle buluşturan, Allah’ın huzuruna topluca çıktığımız mukaddes yerlerdir camiler. Müslümanların birliği hatırlamanın ve vurgulamanın adıdır, camiler. İbadetlerimizi cemaatle eda ettiğimiz mübarek yerlerdir camiler. Ülkemizin manevi bayraklarıdır camiler. Minarelerimizdir camiler.
İslam toprağının mührüdür camiler. Müslümanların varlığının sembolüdür, işaretidir camiler.