Ah Filistinli kardeşim ah. Gerçekten bir dram yaşıyorsun. Yürekleri yakan bir dram. İçimizi parçalayan bir dram yaşıyorsun.
Bizim de elimizden bir şey gelmiyor. Gelmeyeceğini ve sana yardım edemeyeceğimizi biliyordun. Bilmemen mümkün değil.
1947’den beri sana musallat olmuş bir devlet. Binlerce insanını katletmiş, topraklarını talan etmiş, her gün ama her gün eziyet çektiren bir devlet. Acımasız bir devlet. Bunu yıllarca yaşadınız. Ve hâlâ yaşıyorsunuz. Çoluk-çocuk kırıldınız. Ah Filistinli kardeşim ah.
Hazırlıklarınızın devede kulak bile olmadığını bilmeliydiniz. Gerçi hiçbir devlet de fiilen arkanızda durmadı. “Filistinlinin arkasındayım. Ey İsrail zulüm yapmaktan vazgeç yoksa….” demedi. Hiçbir devlet demedi.
Kimseden İsrail’i caydıracak hamleler gelmiyor. Devlet yetkilileri sadece konuşuyorlar. Sadece bir araya geliyorlar ve konuşuyorlar. Bir araya gelip konuşuyorlar ama İsrail’i tedirgin edecek bir eylemde bulunmuyorlar. Ültimatom vermiyorlar. Ortak bildirileri yok.
Savaşsınlar demiyorum, boylarından büyük işe girişsinler demiyorum. Müslüman olarak, insan olarak zulmü önlemeye yönelik eylem yapsınlar. İsrail’e karşı ortak açıklama yapsınlar. Zulmünü sonlandırmazsa ilişkilerini bitireceklerini söylesinler. Beraber konuşsunlar zulme karşı. Bunu bile beceremediler.
Maalesef hepsi önce koltuklarını düşünüyor. Koltuklarını sarsacak, koltuklarını tehlikeye atacak icraat içine girmiyorlar. Ama yeri geldiğinde hepsi koltukları için her şeyi yapıyorlar. Her türlü riski göze alıyorlar. Sizi, göz göre göre canavarın parçalamasına göz yumuyorlar. Bile bile feryatlara sağır kesiliyorlar. Birkaç beyanatla geçiştiriyorlar.
Milletin önünde olması gerekenler, görevini yapmıyor. Sen bunu bile bile neden bunu yaptın kardeşim? Müslümanlar olarak bağırmaktan, ağlamaktan, inlemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Gıyabî cenaze namazları kılıyoruz. Sosyal medyada feveran ediyoruz. Ama sana çare olmuyor. Zulmü engellemiyor. Zalimi korkutmuyor. Yarana merhem olmuyor.