Bayan Okuyucumuz: “Zekât, fidye veya fitre verirken verdiğimiz kişinin 3 defa ‘aldım kabul ettim’ demesi gerekir mi? Bundan başka dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?”
Zekât Vermenin Adabı
Zekât ibadeti, İslâm’ın üzerine bina edildiği beş şarttan birisidir. İslâm’ın köprüsüdür. Toplumun sosyal huzur ve kardeşliğinin güvencesidir. İslâm’ın nezahetinin ve nezaketinin mührüdür. Bu bakımdan her şeyin bir adabı olduğuna göre, zekât vermenin de bir adabı erkânı elbette vardır ve olmalıdır.
Zekât verirken zekât adabına riayet etmek imanın güzelliklerindendir.
1- Zekât Allah’ın emri olarak ihtiyaç sahibinin zengin üzerindeki hakkıdır ve yalnızca Allah rızası için verilir. Verilirken sadece Allah’ın rızası gözetilir. Zekâttan menfaat ummak, zekât verilen kişiden karşılığında hizmet almak, onu minnet altında bırakmak, karşılığında teşekkür, iyilik ya da başka türlü yardım beklemek veya verilen zekâtı başa kakmak zekât ruhuyla asla bağdaşmayan ve verilen zekâtı boşa çıkaran davranışlardır.
Kur’ân buyuruyor ki: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır.”1
2- Zekât, fitre veya fidye verirken, verdiğimiz kişinin ‘aldım kabul ettim’ demesi gibi resmî, törensel, ruhsuz ve soğuk işlemlere gerek yoktur. Hatta zekât, fidye veya fitre olduğunu söylememize de gerek yoktur. Her şey bizim niyetimizde bitiyor. İçimizden zekât mı, fitre mi, fidye mi niyet etmemiz yeterlidir. Zekât veya fitre verdiğimiz kişiye, -eğer incinecekse- “Şu sana borcumu bir alıver!” gibi rica sözleriyle verebiliriz.
3- Zekât verirken niyet içinden yapılmalı, açıktan yapılmamalıdır.
4- Zekât alan kişi, zekât aldığı zengine duâ ederse iyi olur.
Malın Ortasından Vermeli
5- Zekât temiz ve helâl kazançtan verilmeli, bunun için helâl kazanmaya gayret göstermelidir.
6- Zekât için malın iyisini veya orta hallisini seçmeli, malın kötüsünü zekât olarak vermemelidir. Yüce Allah buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın.”2
7- Zekâtın Hanefilere göre gösterişten ve riyadan korunmak için gizlice; Şafii ve Hanbelilere göre ise farz bir ibadeti teşvik amacıyla açıktan verilmesi efdaldir. Kur’ân buyurur ki: “Sadâkaları açıktan verseniz de güzeldir. Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”3
8- Zekât, ödeme vakti geldiğinde ödemeli, mümkünse geciktirmemelidir.
İstemeyen Fakirler Tercih Edilmeli
9- İffetli ve ihtiyacını insanlara söylemekten utanan ihtiyaç sahipleri aranıp bulunmalı ve zekât vermede onlara öncelik verilmelidir. Bilhassa deprem ve sel bölgesi insanımızın ihtiyaçları göz ardı edilmemelidir.
Kur’ân şöyle buyurmuştur: “(Sadâkalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın.”4
10- Zekâtta akrabaya yakınlık derecesine göre öncelik verilmelidir. Önce kardeşler ve kardeş çocukları, sonra amca, dayı, hala ve teyze, sonra diğer akrabalar ve komşulardan fakir olanlar gözetilmelidir.
11- Zekât, fitre ve fidye kendi çocuklarına, torunlarına ve daha altına ve anneye, babaya ve daha üstüne verilmez.
12- Zekâtı kendisi bizzat vermeyecekse, vekil tayin ettiği kimsenin güvenilir, mümkünse takva ve nezaket sahibi bir kimse olmasını tercih etmelidir.
Allah kabul etsin. Amin
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 262., 2- Bakara Sûresi: 267., 3- Bakara Sûresi: 271., 4- Bakara Sûresi: 27.