Hayrettin Bey: “Sırat ne demektir? Nasıl bir yerdir? Terazi nasıldır? Mahşerde beratını alan sırattan korkuyla mı geçecek?”
Terazi Nedir?
Ahiretin deresini, tepesini, düzlüğünü, yokuşunu, köprüsünü, yolunu, yordamını, terazisini, mizanını ateşini ancak dünyadaki benzerleriyle kavrayabiliriz. Başka türlü kavrama imkânımız yok. Görüş ufkumuz dünyadaki benzerleriyle ve sembollerle çevrili. Ahiretle ilgili haberlerde yer alan uhrevî maddelerin sûretini ve şeklini mana itibariyle kavrayabilmemiz için dünyadaki benzerleriyle ifade etmek zorunluluğu var. Ayetlerde ve hadislerde ahireti ve içindekileri anlayabilmemiz için böyle ifade edilmiştir.
Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terâzîsi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik terâzîden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi ahirete bırakırız.
Sırat Nasıl Bir Köprüdür?
Sırat köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. (“kıldan ince, kılıçtan keskin” ibaresi sırat köprüsünün çok hassas bir ayar içinde olduğuna ve dehşetine işaret eder.) Buradan herkes geçecektir. Çünkü Cennetin yolu sırat köprüsünden geçer. Cennete giden de, Cehenneme düşen de bu köprüye uğrar. Bu köprüden geçerken günahkârlar ve kâfirler ayakları sürçerek dev ateşe düşerler. Mü’minler ise amellerine göre belirli hızlarda bu tehlikeli köprüyü geçerler. Peygamber Efendimiz’in (asm) bildirdiğine göre bu köprüden ilk geçecek olanlar Peygamber Efendimiz (asm) ve ümmeti olacaktır. Sonra diğer ümmetlerin salih amelleri sayesinde sırat köprüsünü sür’atle geçeceği bildirilmiştir.1
Üstad Bediüzzaman Hazretleri insanın bir yolcu olduğunu beyan eder ve “sırat”ı yolculuğun zorunlu geçit yerlerinden birisi olarak zikreder. Bediüzzaman, insanın, âlem-i ervahtan, rahm-ı mâderden, sabâvetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihanda hiç durmadan yürüyen bir yolcu olduğunu kaydediyor.2
Bediüzzaman Hazretleri bir rüya-yı sadıkada sırat köprüsü üstünde Peygamber Efendimiz (asm) ile buluşmuş, ondan ilim talep etmiş; Peygamber Efendimiz (asm) de ona “Ümmetimden sual sormamak şartıyla sana ilm-i Kur’ân verilecektir.” Müjdesinde bulunmuştur.3 Bilahare bu ilm-i Kur’ân’ın, Risale-i Nur Külliyatı tarzında tezahür ettiğini, hakikat ilmi ve iman hakikatleri4 olarak ortaya çıktığını ve milyonların imanını kurtardığını görmekteyiz.
Sıratta Buluşalım
Sırat köprüsü ahrette inşallah Peygamber Efendimiz (asm) ile buluşacağımız mekânlardan birisi olacaktır.
Hz. Enes (ra) anlatıyor: Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet günü bana şefaat edin!” dedim. Peygamber Efendimiz (asm): “İnşaallah yapacağım!” buyurdular.
Ben tekrar: “Sizi nerede arayıp bulayım?” dedim.
“Beni ilk aradığın zaman sırat üzerinde ara!” buyurdular.
“Size (orada) rastlayamazsam?” dedim.
“Mizan’ın yanında beni ara!” buyurdular.
“Orada da size rastlayamazsam?” dedim.
“Öyeyse beni havuzun yanında ara! Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!” buyurdular.”5
Dipnotlar:
1 İbni Mâce, Zühd, 33.
2 Sözler, s. 35.
3 Tarihçe-i Hayat, s. 30.
4 Emirdağ Lahikası, s. 256.; Barla Lahikası, s. 119.
5 Tirmizî, Kıyamet, 10, 2435.