Said Haktan: 1- Binlerce insanı aşından, işinden, çocuklarından, eşinden eden ve zalim oldukları aşikâr zalimlere bedduâ etmek caiz mi? 2- Allah (cc) sizlerin müstahakkını versin demek, bedduâ sayılır mı? ”Derdimiz büyük. Acımız büyük. Ağrımız büyük. Hüsranımız büyük. Hicranımız büyük. Sözün bittiği yerdeyiz. Kelimelerin boğazımıza dizildiği yerdeyiz. Ne konuşacağımızı bilemediğimiz, dilimizin dolaştığı yerdeyiz.”
İşimiz zalimlerin satranç oyunlarını seyretmekten ibaret! Dilimiz lal kesildi, duâ da edemez olduk! İşimiz bedduâya mı kaldı? Allah (cc) müstahakkınızı versin demek, bedduâ sayılır mı? Ya bu günkü vahim tabloda bizim de payımız varsa? Kader zalimin kırbacını neden kullanıyor? Kader iki milyar Müslüman’ın gözü önünde, insan haklarının revaçta olduğu bir çağda, her şeyin dünyanın gözünün içine baka baka seyrettiği bir platformda, belde belde Müslümanları zalime neden dövdürüyor?
Geçmişte hak ile kuvvet Müslümanların elinde iken dünya bir adalet yüzü görmüş, insanlık yüzü görmüştü. Ama hak ile kuvvetin ayrıldığı günümüzde, kuvvet zalimin eline geçip, hak mazlûmun ve savunmasız insanların elinde kalınca, zalim barbarlıktan, vahşetten, kötülükten çıldırdı! Elinde hak yok ki kendine sınır koysun! Haklı olanda kuvvet yok ki, kendini savunsun ve zalime kuvvetle cevap versin!
İKİNCİ HÜLAGÛ FİTNESİ
Evet; bu gün Müslümanlar ikinci bir Hülagû fitnesiyle karşı karşıya! Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagû, İlhanlı devletinin kurucusu ağabeyi Mengü Kağan tarafından, Ortadoğu’daki bakir toprakları ele geçirmek üzere görevlendirilir. Bu görev üzerine Hülagu, 1258 tarihinde Bağdat’a girer ve Abbasi halifesi Mutasım’ı Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür. Bağdat’ı yağmalar, Bağdatta katliâmlara başlar. Kadın, kız, yaşlı, çoluk, çocuk demeden iki yüz bin kişiyi katleder. Cami, hastane, medrese, saray, ne varsa hepsini yıkar, yok eder. Binlerce kitabı Dicle nehrine attırır. Dicle nehri günlerce kan ve mürekkep akıtır.
Hülagû bir gün Bağdat’ın dışında kurduğu karargâhında şehrin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir. Âlimleri bir korku sarar! Hülagû tarafından öldürülmek korkusuyla kimse en büyük âlim sırasında anılmak dahi istemez!
Sakalı henüz çıkmamış Kadıhan adında genç ve cesur bir âlim Hülagû’nun dâvetini kabul eder. Yanına bir deve, bir keçi ve bir horoz alarak Hülagû’nun çadırına varır. Hayvanları çadırın dışına bağlar ve huzura girer.
Hülagû genci tepeden tırnağa süzer. Beklediği birisi olmadığını düşünerek:
“Bana gönderecek birini bulamadılar mı?” der.
Kadıhan gayet sakin bir sesle:
“Görüşmek için iriyarı birini istiyorsan bir deve getirdim. Sakallı yaşlı birini istiyorsan bir keçi getirdim. Gür sesli birini istiyorsan bir horoz getirdim” der.
NE ZAMAN KENDİMİZE DÖNERSEK
Hülagû gencin sıradan birisi olmadığını anlar ve şöyle sorar:
“Söyle bakalım delikanlı! Beni üzerinize salan şey nedir?”
Kadıhan:
“Efendim, seni bizim üzerimize salan şey bizim amellerimizdir. Allah’ın bize verdiği nimetlerin kıymetlerini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mal, mülk, para, şöhret peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenâb-ı Hak da bize verdiği nimetleri almak üzere seni üzerimize saldı!”
Hülagû:
“Peki, beni buradan kim gönderebilir?” diye sorar. Kadıhan:
“O da bize bağlı! Ne zaman kendimize dönüp, kısa zamanda toparlanıp, Allah’ın nimetlerinin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan, zulümden ve birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen buralarda duramazsın! “ der.
Hülagû Kadıhan’ın cesaretini takdir eder.
Anlaşılan o ki, ne zaman kendimize dönersek, ne zaman dinimize samimî olarak tarziye verirsek, ne zaman kardeş olduğumuzu hatırlarsak, işte o zaman inşallah rahmete mazhar olacağız ve ancak o zaman âlem-i İslâm’a inşallah gerçekten ferec gelecektir!
GÜNÜN DUÂSI
Rabbim! Bizi bize döndür! Kıblemizi Kâbe kıl! Kitabımızı Kur’ân kıl! Dinimizi İslâm kıl! Peygamberimizi Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kıl! Kitabımızı, dinimizi, Peygamberimizi (asm), vatanımızı bize küstürme! Dinimize tarziye vermemizi müyesser eyle! Zalimlerin kanlı kılıçlarını ve dessas oyunlarını masum Müslümanların üzerinden defeyle! Âmin.