"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçtimaî bir facia: Gıybet

Süleyman KÖSMENE
04 Eylül 2024, Çarşamba
Bayan okuyucumuz: “Gıybet nedir? Azabı ve kefâreti nasıldır? Neler gıybettir, neler gıybet değildir? Gıybetin hüsn-ü zandan farkı nedir?”

GIYBET FACİASI

Gıybetin tanımını Peygamber Efendimiz (asm) şöyle yapıyor: 

“Gıybet, din kardeşinin yüzüne karşı söyleyemediğin şeyi arkasından söylemendir.”1 “Gıybet, din kardeşini hoşlanmayacağı bir şekilde anmandır.”2  

Kur’ân da şöyle buyurur: “Zannın çoğundan sakınınız. Zîra zannın bir kısmı günahtır. Bir birinizin günahını araştırmayınız. Bir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz! Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri dâimâ kabul eden ve acıyandır.”3

Şu halde, bir Müslüman’ın kusurları, onun gıyabında, başkasının yanında tartışılmayacak, araştırılmayacak, soruşturulmayacak. 

Konuşulan kimselerin onu tanımamaları ve bilmemeleri, orada onun gıybetinin yapılabil-eceği anlamına gelmiyor. 

Gıybet Günahından Muaf Durumlar Var mıdır?

Saîd Nursî Hazretleri dört durumda gıybet günahının olmadığını bildirir. Bunlar özetle şunlardır:

1-Birisi, zarar gördüğü birisinden hakkının alınması için, onu, görevliye veya ilgiliye şikâyet edebilir. 

2-Kendisiyle ortak iş yapılmak istenen kişinin mesleğe yatkınlığı, iş kabiliyeti, tutumluluğu, güvenilirliği, huyu, suyu... vs. ile ilgili olarak sıhhatli bilgi elde etmek ve ona göre doğru hareket etmek amacıyla soruşturmak câizdir. 

3-Tahkir, tezyif veya teşhir maksadıyla değil, adı veya başka sıfatı bilinmeyen bir kişiyi, onu tanımayanlara tarif etmek ve tanıttırmak maksadıyla “topal adam”, “gözlüklü genç”, “eli yaralı olan”, “ak sakallı”, “kırmızı saçlı”, “mavi eşarplı” gibi vasıflandırmalar gıybet sayılmaz. Ancak bu vasıflandırmalar hakâret etme, alaya alma, hafife alma ve teşhir etme gibi amaçlar taşıyorsa, tanımayanların yanında da olsa gıybettir ve haramdır. 

4-Fâsık-ı mütecâhir olan, yani fenâlıktan sıkılmayan, yani işlediği seyyiâtla iftihar eden, zulmünden lezzet alan, utanmayan, Peygamber Efendimiz’in (asm) ifâdesiyle, “açıkça günah işlemekten hayâ etmeyen”4 kimselerin ardın-dan konuşmak gıybet değildir. 

Bu kimseler hakkında garazsız olarak ve sırf hak ve maslahat için arkadan konuşulabilir. Buna izin var. Fakat bu sınıfların dışında kalan Müslümanların, tanınmak veya tanınmamak ayırımına gidilmeden, gıybeti yapılmamalıdır. Çünkü, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, gıybet de salih amellerin sevabını yer bitirir.5

GIYBETİN AZABI

Gıybetin azabını Peygamber Efendimiz’den (asm) dinleyelim:

“Rabbim beni mîrâca çıkardığında demirden tırnaklarla yüzlerini ve gözlerini tırmalayan bir topluluğa rastladım. Cebrâil’e (as) dedim ki: “Bunlar kimlerdir?” 

Cebrâil (as) şöyle dedi: “Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların şereflerine dil uzatanlardır.”6 

GIYBETİN TÖVBESİ VE KEFÂRETİ

“Allah’ım! Bizi ve gıybet ettiğimiz kişiyi bağışla!” diye duâ etmek, istiğfar etmek ve gıybet edilen adamla karşılaştığında kendisini gıybet ettiğini bildirerek onunla helâlleşmektir.7

Yukarıdaki âyette sakınılması emredilen “zannın çoğu”ndan maksat gıybettir. Müslü-manların birbirlerinin gizli ve özel hallerini ve günahlarını araştırmaları ve birbirlerini çek-iştirmeleri haramdır. Çünkü öyle günahlar vardır ki, kul ile Rabb’i arasında bir sırdan ibârettir. Kul pişman olmuş; Rabb’i setretmiştir, yani ört-müştür. Kul nedâmet duymuş; Rabb’i bağış-lamıştır. Üçüncü bir şahsın araya girip, kulun günahlarını tek yanlı ve keyfî olarak deşifre etmesi İlâhî hikmete, irâdeye, rahmete muhabbete uygun değildir. Cenab-ı Hakk’ın bir ismi Settâru’l- Uyûb’tur ve bu isim kullarının günahlarının gizli kalmasını ve ifşâ edilmemesini iktizâ eder. Gıybet ise bu İlâhî sır ve hikmetle bağdaşmaz ve çelişir. Çünkü gıybet, günahı ifşâdan başka bir şey değildir.  

 Dipnotlar:

1 Câmiü’s-Sağîr, 4/1489, 2 Câmiü’s-Sağîr, 3/1242, 3 Hucûrât Sûresi, 49/12, 4 Câmiü’s-Sağîr, 4/1550, 5 Mektûbât, s. 267, 268, 6 Câmiü’s-Sağîr, 4/1418, 7 Mektûbât, s. 268

Okunma Sayısı: 1824
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ. Seyda

    4.9.2024 14:55:18

    Bu konuda çok dertliyiz! Önünü arkasını bilmeden, sınırlı bilgilerimizle yorumlar yapıyor, cinayet üstüne cinayet işliyoruz. Sizlerden bir de Sosyal medya ahlakı ve gıybeti konusunda değerlendirme talep ediyoruz. Öyle ki, hem nefsimize, hem kardeşimize ve arkadaşlarımıza hem de insanlık hukukuna zarar veriyoruz.

  • Kenan

    4.9.2024 11:03:52

    Günümüzde en yaygın hastalıklardan birisi bu.Özellikle de kıskançlık,hased duygusunu aşamamış pek çok mütedeyyin insan da bu menfur silahı kullanıyor. Ama asıl kendi ruhunu vicdanını imanını yaralıyor farkında değil

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı