"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah sevgisi bize neler kazandırır

Süleyman KÖSMENE
26 Ağustos 2024, Pazartesi
Abdullah bey: “Sevdiğimiz şeyleri Allah için sevmek ve Allah sevgisi âhirette bize neler kazandırır?”

ALLAH’IN RIZÂSI

Allah namına olursa her sevgide ebediyet kokusu alınır. Dünya ve nefis hesabına olan sevgiler ise kısırdır, kışırdır, kısadır, zevksizdir, tatsızdır ve çekilir şey değildir. 

Allah sevgisi, tüm sevgilerimizi de kendi rengine boyar. Temelde Allah sevilirse, çocuk da Allah için sevilir, hayat da Allah için sevilir, dünya da Allah için sevilir, eş ve dost da Allah için sevilir, insanlar ve canlılar da Allah için sevilir; her şey Allah için sevilir. Çünkü her sevilmeye layık şeyin, Allah’ın bir ikrâmı olduğu ancak Allah sevilirse anlaşılır. 

Buğz edilecekse de Allah için buğz edilir.  

Allah için sevmenin ve Allah sevgisinin âhiretteki karşılığı, ebedî Cennettir, ebedî saadettir, Allah’ın rızâsıdır ve Allah’ın sonsuz cemalini görmektir. Allah’ın rızâsına ermek ve Allah’ı görmek Cennette Cennet nimetlerinin ve güzelliklerinin çok üstünde bir güzellik ve saadet kaynağıdır.1  

Şu hadislere bakalım:

ALLAH, KENDİ CEMALİNİ GÖSTERİR 

“İyi iş ve güzel amel yapanlara daha güzeli ve daha fazlasıyla karşılık vardır. Yüzlerine ne kara bulaşır, ne de aşağılanırlar. Cennet ehli işte bunlardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”2 âyetini Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) tefsîr ederken cennetten de bir pencere açar ve şöyle buyurur: 

“Cennet ehli Cennete girdikleri vakit, bir çağırıcı: 

“Sizin için Allah katında bir vaad vardır!” diye çağırır. Cennet ehli: 

“Allah bizim yüzümüzü ak etmedi mi? Bizi ateşten kurtarmadı mı? Bizi Cennete girdirmedi mi?” der. 

Melekler: “Evet!” derler. 

Bunun ardından bir perde açılır ve Allah, Kendi Nezih Cemalini gösterir. Allah’a yemin ederim ki, Allah Cennet ehline, Kendini göstermekten daha sevgili bir şey vermemiştir.”3

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli Cennete amellerinin çokluğu nispetinde yerleşir. Sonra müsaade edilir ve Rablerini ziyâret ederler. Rabbin arşı onlara görünür ve Rabb-i Rahîm onlara Cennet bahçelerinden bir bahçede tecellî eder. Onlar için nurdan tahtlar, inciden tahtlar, yakuttan tahtlar, zebercetten tahtlar, altından tahtlar ve gümüşten tahtlar kurulur. Onların en aşağı mertebede olanları –ki, içlerinde hiçbir aşağılık kişi yoktur- misk ve kâfûr tepesinin üzerinde otururlar ve taht sahiplerinin kendilerinden daha üstün oturma yerlerinde olduklarını sanmazlar. Allah’ın o mecliste kendisiyle karşılıklı konuşmadığı hiç kimse kalmaz.  

Hattâ onlardan birine Allah celle celâlühü: 

“Ey falan oğlu falan! Şöyle ve şöyle dediğin günü hatırlıyor musun?” buyuracak ve ona dünyadaki vefâsızlıklarından bir kısmını hatırlatacaktır. O da:

“Ey Rabbim! Beni bağışlamadın mı?” diyecek; Allah: 

“Evet! İşte sen, benim bağışlamamın genişliği ile şu makâmına erdin!” buyuracaktır. 

Onlar bu durum üzereyken üstlerinden bir bulut kendilerini kaplayacak ve üzerlerine bir güzel koku yağdıracaktır ki, o zamana kadar onun kokusuna benzer hiçbir koku almamışlardır. 

Sonra Rabb-i Rahîm:  

“Sizin için hazırladığım büyük bağışla kalkın ve canınızın çektiğini alın!” buyuracaktır.  

CENNET ÇARŞISINDA ELBİSELER

Bunun üzerine meleklerle çevrili ve içinde gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, gönülden bile geçmeyen güzellikler bulunan bir çarşıya geleceğiz. 

Canımızın istediği her şey bize taşınacak. Orada satmak ve satın almak yoktur. İşte o çarşıda Cennet ehli birbiriyle karşılaşacaktır. Yüksek mevki sahibi olan kişi gelip kendisinden aşağı olan kişiyle buluşacak, -esasen içlerinde aşağılık kimse yoktur- ve onun üzerinde gördüğü elbise, aşağı mertebe sahibinin gözlerini kamaştıracak. Ancak aşağı mertebe sahibi, son cümlesi bitmeden kendi üzerindeki elbisenin, onun sırtında bulunan elbiseden daha güzel olduğunu fark edecektir. Çünkü Cennette hiç kimsenin üzülmesine mahal ve imkân yoktur. Sonra köşklerimize dağılacağız. 

Hane halkımız bizlere:

“Merhaba, hoş geldiniz! Bizden ayrıldığınız zamankinden daha güzel  döndünüz!” diyerek karşılayacaklar. Biz de şöyle diyeceğiz:

“Kudret ve azamet sahibi Cebbâr olan Rabbimizin meclisinde bulunduk! Böyle dönmeyi hak ettik!”4

Dipnotlar:

1 Sözler, s. 564, 2 Yûnus Sûresi: 26, 3 Tirmizî, Cennetin Sıfatları, 2676, 4 Tirmizî, Cennetin Sıfatları, 2673

Okunma Sayısı: 1181
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı