İnsanlar arasındaki ilişkilerin sağlam ve huzurlu olmasının en önemli yollarından biri hüsn-ü zandır.
Hüsn-ü zan, başkaları hakkında olumlu düşünmek, kötü zan ve vesveseye kapılmamaktır. İnsan, çevresindeki olayları ve kişileri yorumlarken ya iyi niyetle ya da kötü niyetle yaklaşır. Hüsn-ü zan, bizlere olayları ve insanları güzel bir bakış açısıyla değerlendirme alışkanlığı kazandırır.
Günümüzde insanlar, çoğu zaman başkaları hakkında hemen kötü düşünmeye meyillidir. Sosyal medya, haberler ve günlük hayatın hızlı akışı içinde bazen yanlış anlaşılmalar olabilir. Ancak bir olay karşısında hemen kötü zan beslemek yerine durup düşünmek, işin aslını öğrenmek ve işin hakikatini kavrayabilmek çok daha doğru bir davranıştır. Üstad Bediüzzaman da Risale-i Nur Külliyatı’nda hüsn-ü zan konusuna büyük önem vermiş ve insanları hep güzel düşünmeye teşvik etmiştir.
Hüsn-ü Zan, İlişkileri Güçlendirir
İnsan ilişkilerinde en büyük sorunlardan biri su-i zan, yani kötü zandır. Bir kişi hakkında yanlış bir düşünceye kapıldığımızda, o kişiyle aramızda mesafe oluşur. Oysaki hüsn-ü zan, insanların arasındaki güveni artırır ve dostlukları güçlendirir. Örneğin, bir arkadaşınız size selam vermediğinde hemen onun sizi görmezden geldiğini düşünmek yerine, empati kurup; belki dalgın olduğunu ya da bir derdi olduğunu düşünürsek, o arkadaşımıza daha anlayışlı yaklaşmış oluruz.
Kur’ân-ı Kerîm de hüsn-ü zan üzere düşünmemizi emretmiştir. “Ey iman edenler! Zandan çokça sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır…” (Hucurât Suresi 12. Ayet-i Kerime) buyrularak insanlara kötü zan beslememeleri anlatılmıştır. Bu ayet, insanların başkaları hakkında hemen kötü düşünceler üretmemesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
Toplumda Hüsn-ü Zannın Önemi
Toplumda hüsn-ü zan kültürünü yaygınlaştırmak, huzurun ve güvenin artmasını sağlar. Eğer herkes birbirine karşı iyi düşünceler beslerse, insanlar arasındaki sevgisizlik ve güvensizlik ortadan kalkar. Çünkü kötü zan, şüpheleri ve önyargıları artırırken, hüsn-ü zan birlik ve beraberliği güçlendirir.
Örneğin, bir kişi hakkında duyduğumuz bir söylentiye hemen inanmak yerine, o kişiyi tanıyanlara sormak, meseleyi araştırmak daha sağlıklı bir yaklaşımdır. Ayrıca, bir insan bir çok kişi gibi hatalar yapabilir. Ama onu tek bir yanlışından dolayı yargılamak adil değildir. Önemli olan hatalardan ders çıkarıp insanlığa ve ahiret hayatına faydalı olabilmeyi sağlamaktır.
Hüsn-ü zan, insanların hem bireysel hayatlarını hem de toplumsal ilişkilerini olumlu yönde etkileyen bir ahlaki değerdir. İnsanlar hakkında iyi düşünmek, onların hatalarını büyütmemek, eksiklerini hoşgörüyle karşılamak, hem İslâm ahlâkının hem de güzel ahlâkın simgesidir. Risale-i Nur’dan aldığımız ders ile, eğer bir toplumda hüsn-ü zan anlayışı yaygınlaşırsa, insanlar arasında güven, sevgi ve kardeşlik bağları daha güçlü olur.
Yani başkaları hakkında güzel düşünen bir insan, kendisi de güzel düşüncelere layık bir insan hâline gelir. O hâlde, hayatımız boyunca hüsn-ü zan ile hareket edelim ve çevremizdeki insanları kırmak yerine onlara sevgiyle, kardeşçe kucaklayalım. (El-Bâki Hüve’l-Bâkî, Bâkî olan ancak Allahtır.)