Bediüzzaman Hazretlerinin 28 senelik zindan, esaret ve işkenceli hayatının bütün gayesi Kur’ân’ın zamanımız insanına mesajı olan Risale-i Nur’u neşretmek değil miydi? 1925’ten ta 1960’a kadar…
Eserlerini, Tarihçe-i Hayatını, mahkeme müdafaalarını ve talebelerine yazdığı mektuplarını bu açıdan inceleyenler; en büyük gayesinin Kur’ân hakikatlerinin neşri olduğunu çok açıkça göreceklerdir. Onun dâvâsına gönül vermiş ve kendisine talebe olma yolunda yarışan milyonlara şart koştuğu ilk ve en önemli vazife de, Risale-i Nur’u kendi eseri olarak bilmek ve neşretmekti… Onun bu ulvî gayesini bilen Kemalistler, bütün zulümlerine rağmen Bediüzzaman’ın Nurları neşrini engelleyemediler. 1950’lerden sonra komünist ve masonlarla işbirliğine gittikleri halde yine Nurların bütün vatan sathına, hatta Avrupa, Amerika ve Arabistan’a dağılmasına mani olamadılar. Askerî idareler, ihtilâller, örfi mahkemeler ve dinsiz dış mihrakların yardımları da Nurların neşrini önleyemedi.
Yukarıdaki girizgâhın sebebini elbette anladınız. Yani Kemalistlerin bütün maharetlerine rağmen engelleyemedikleri Risale-i Nur’un neşrine, dini siyasete alet eden siyasetçiler bir buçuk seneyi aşkındır mani oluyorlar dersek, tarih inanmakta epeyce sıkıntı çekecektir.
AKP YALNIZCA ALET OLUYOR…
AKP’nin Siyasal İslâm adına Nurculardan, Said Nursî’den veya Risale-i Nur’dan intikam aldığını kimse iddia edemez. Aksine birçok yerdeki belediyenin Bediüzzaman’a çeşitli kültürel faaliyetlerle sahip çıktığını da duyuyoruz. Fakat bunlar, Risale-i Nur’un kelepçeye vurulduğu hakikatini gizleyemiyor. Yani Kemalistlerin rüyalarını süsleyen “Risale-i Nur’u durdurma” projesi, dindar AKP’liler eliyle hayata geçirilmiş. Kaderin şu ince örgüsüne bakınız ki, geçmişte Risale-i Nur’u yasaklatmak için büyük gayret göstermiş bir parti, haklar ve hürriyetler adına Nurların serbestiyeti istikametinde çalışırken; Siyasal İslâmcılar Kemalistlerin dayadıkları programı tamamlamak uğruna eserleri yasaklamakta ısrar gösteriyor.
AKP medyasının neşrettiği zehirle hipnotize olmuş birçok dindar, bu dehşetli hadiseye farklı yorumlar getirmeye çalışacaklardır. Bu tarafgirlerin güzel yorumları ana neticeyi değiştirmiyor: Türkiye’nin yana yana yangın yerine dönüştüğü bir noktada, fitneyi söndürmede hemen hemen tek çare olan Risale-i Nur’u yasaklamanın kimin projesi olduğuna varın siz karar verin.
Risale-i Nur’un neşrinin durmasını Bediüzzaman nasıl değerlendiriyor, biliyorsunuz: Büyük zelzeleler, yangınlar, şiddetli kışlar, savaş korkuları, kıtlıklar ve yağmursuzluk gibi musîbetlerle Nurların neşrinin engellenmesi arasındaki ilişkiyi Risale-i Nur’da çokça okuyabiliriz. Vatana, millete ve dine gelmiş ve gelecek musîbetleri de görüyor ve yaşıyoruz.
KEMALİZMİN BAŞARISI
Siyasal İslâmcılar takip ettikleri politika gereği Bediüzzaman’dan, Risale-i Nur’lardan veya Nurculardan haz almayabilirler. Ama onların bu düşüncesinin hiçbir zaman ehl-i imana karşı intikama dönüşeceğine inanmıyoruz. Fakat burada ince bir detay var. İktidar olmak uğruna içerde Kemalistlerle ve dışarda Troçkistlerle ittifak kurmaya kendilerini mecbur bilenler, ittifaklarının gereğini yaparken ister istemez Risale-i Nur’a ve Nurculara zulmetmek durumunda kalıyorlar. Bu ittifakın mahiyetini 28 Şubat sürecinde sahneye çıkarılmış Siyasal İslâmcı aktivistler bütün detaylarıyla açıkladılar. Bülent Arınç, Siyasal İslâmcılarımızın 2004’te MGK’da Kemalistlerin Risale-i Nur aleyhine sundukları belgeleri nasıl imzaladıklarını kamuoyu ile paylaştı. Dini siyasette alet olarak kullanan dindar politikacılarıın demokrasi, millî değerler, ahlâk ve dinî hürriyetler çerçevesinde Kemalistlere verdiği rüşvetleri yakın zamanda birlikte daha net göreceğiz. Zahiren iktidarın dindarlar elinde göründüğü dönemlerdeki inisiyatif sahipleri Kemalistler olunca, Siyasal İslâmcılar isteseler de Bediüzzaman ve Risale-i Nur’la bir araya gelemezler ve gelemeyecekler.
Risale-i Nur’un ve Nurcuların Doğu’da yakın tarihimizde birlik ve beraberliğimizi nasıl sağladığına yüzbinlerce şahit varken, bugün Nurcular cehalet ve düşmanlığa ilâç olan Risaleleri dağıtacaklar, ama öncekilerden farklı bir yolla engelleniyorlar. Ahir zaman dinsizliği olan deccaliyetin El-Kaide, IŞİD, Eş-Şebab, Boko Haram gibi cinayet örgütlerinin arkasına saklandığını âlem-i İslâm’a ve Avrupa’ya anlatacak çalışmaların Risale-i Nur’dan yapılmasını Siyasal İslâmcı hükümetler eliyle engelletmek, Kemalizm ve Troçkizm’in en büyük başarısı sayılmaz mı?
Doğrudur… Bediüzzaman 1918’de Darül-Hikmet-il İslâmiye’de iken mesai arkadaşlarından merhum Seyyid Saadettin Paşanın kendisine söylediği hakikat günümüzde de devam ediyor: “Seyda!... Kökü dışarda ve bazı adamları içerde olan bir dinsizlik komitesi, senin bir kitabını okumuşlar. Demişler ki, bu kitabın müellifi hayatta kaldıkça biz dinsizliği bu millete kabul ettiremeyiz. Kendine dikkat et!”
Bu hakikatin genişleyeceğini Bediüzzaman haber veriyor… Dini dünyevî menfaatlerine ve siyasetlerine alet edenlerin en çok burada kullanılacaklarını bildiğindendir ki, şiddetle Siyasal İslâmcıları ikaz ediyor ve onlara şuursuzca alet olmamaları istikametinde müstakim talebelerini istihdam ediyor.
'Siyasal İslam'ın tarihî arka planı bu kitapta
Siyasal İslâm ve Nurcular adlı kitapta, Bediüzzaman’ın “Onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil” diyerek kayıt düştüğü “Siyasal İslâm” geleneğinin tarihî arka planı ile Risale-i Nur hareketini sözkonusu gelenekten ayıran ince ve önemli çizgi konu ediliyor.
Şükrü Bulut'un kaleme aldığı kitap, Yeni Asya Neşriyat tarafından yayınlandı.
Bu kitapta; dine hizmeti, iktidarı ele geçirip bürokratik kanalları da kullanmak olarak anlayan bir geleneğin adı olan Siyasal İslâmın, tarihî süreçte İslâma verdiği zararlar ele alınıyor. Şükrü Bulut'un kaleme aldığı çalışmada, yazarın konuyla ilgili gazetemizde yayınlanan makalelerine de yer veriliyor. Eserde, Bediüzzaman'ın özellikle üzerinde durduğu dinin siyasete âlet edilmesinin yol açtığı tahribat ve dini inhisar altına almanın tehlikelerine dikkat çekiliyor. Kitapta Haricîlerden IŞİD'e uzanan çizgide yer alan radikal unsurların, sair din mensuplarını İslâmiyetten nasıl uzaklaştırdıkları da örnekleriyle ortaya konuyor. Eserde, Bediüzzaman Said Nursî'nin bu konuda koyduğu ölçülere de genişçe yer veriliyor.
SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Risale-i Nur'dan ölçüler:
Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsâtın fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin. (Hutbe-i Şamiye, s. 62.)
Nur şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü iman, mal-ı umumidir. Her taifede muhtaçları ve sahipleri vardır. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalalete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü'minlerin uhuvveti esastır. (Emirdağ Lahikası, s. 157.)
***
İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır. (Emirdağ Lâhikası, Kalbe İhtar Edilen İçtimai Hayatımıza Bir Hakikat, s. 386.)
***
Sahabeler ve onlara benzeyen mücahidinden, Selef-i Salihinden başka, siyasetçi, ekserce tam müttaki dindar olamaz. Tam ve hakiki dindar, müttaki olanlar, siyasetçi olmazlar.
***
Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir; onu da ulü'l-emirlerimiz düşünsünler. (Divan-ı Harb-i Örfi, s. 28.)
***
Dedim: "Kim fasık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, su-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir. (Sünuhat, Rü´yada Bir Hitabe, s. 65.)
***
Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler imân hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz-fakat siyaset noktasında değil. (Emirdağ Lâhikası, s. 281.)
Siyasal İslam’ın Nurculuğa Verdiği Zarar
Hasan Şen - Yeni Asya Gazetesi İl Temsilcisi - Siyasal İslam’ ın Nurculuğa Verdiği Zarar