"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurban edilenler ve kasapları…

Şükrü BULUT
21 Haziran 2024, Cuma
Müslümanların sevinç, ümit ve muhabbet bekledikleri bir vakitte, aşağıdaki makaleyi yazmaya mecbur kaldığımı, sizler de anlayacaksınız.

Kırk küsur senedir devam eden bir musibetin (12 Eylülün) tarihçesini, hadiselerini ve kurbanlarını yazmak mümkün müdür? Belki… Birkaç ciltlik bir araştırma… Veya bir ansiklopedik çalışma… Fertlerin değil, heyetlerin başarabileceği bir iş… Yukarda arz ettiğim üzere, bayramlık bir yazı ile yetineceğiz.

Zamanın zirvelerine yükselip geçmişin vadilerine bakarak mazi hakkında hüküm vermek kolay görünse de, mesuliyeti ağırdır. 12 Eylülün ilk felaketli günlerindeki zelzeleler-tufanlar önümüzü görmemizi engellemiş olabilir. Basiretimiz de bağlanmış olabilir. Bunca zaman devam edecek bir fitne projesini, zamanında anlayamamışız. Münafık Kemalistlerin; komünistler Türkiye’yi işgal edecek, askerler bizi kurtarsın entrikasını da… O zamanlar, dünya bu kadar küçük değildi. Pencerelerden Avrupa ve Amerika’yı, mahallemizden taakip eden hemen hemen yoktu. Mebusluktan, hariciyeye… Öğretim üyeliğinden bürokrasiye ve askeriyeye; harice gönderilenlerin çoğu Selanikliler Hanedanına yakın kimselerdi. Sosyal Marksistlerin Londra’dan başlayarak Şikagoya ve oradan Latin Amerika’yı işgale gittiklerini sonradan okuyacaktık… Dünya Bankasında, her ülkenin müstakbel kurtarıcılarının (Turgut Özal ve Kemal Derviş gibi…) nasıl eğitildiklerini de çok sonradan öğrenecektik.

Biz ihtilâli ABD yaptı, diye öğrenmiştik. Sosyal Marksistlerin Amerika’ya Ronald Reagan’ı, İngiltere’ye Thatcher’i, Almanya’ya Helmut Kohl’ü ve İslâm Âlemine Turgut Özal’ı küresel projeleri için tayin ettiklerini kırk sene sonra Avrupalı yazarlardan işitecektik. Gençliğimiz; kahrolsun Amerika, İngiliz dessası, bizi sevmeyen Almanlar ve komünist Ruslar dedikodularıyla çalkalandı. Darbecilerden ve Kemalistlerden dolayı iyimser olmazsak da, çok da ümitsiz değildik. Fakat demokrasimizi kurban verdiğimizi bilemiyorduk. Özal ve yoldaşlarının ihanetlerinin milletçe anlaşılacağını zannetmiştik ki, 12 Eylülün ilk sivil kurbancısını da kaybettik. Sorgulanmadan giden Özal’ı, başka kurbancılar taakip ettiler.

Vitrin o kadar münafıkane dizayn edilmişti ki; Müslüman Türkiye; dinlerinin, mukaddes değerlerinin, ahlaki prensiplerinin, eğitim sistemlerinin, geleneklerinin ve gençliklerinin bu 12 Eylülcü zalimlerce kurban edildiğini anlayamamıştı. Zira kurbancılar, dindar çevrelerden seçilmişlerdi. Hatta dini cemaatlerin temayüz etmişleri, hasis menfaatler karşılığında kurbancı elbisesi giydiklerinden, kimsecikler dost ellerindeki bıçakları göremediler…

Toplum olarak verdiğimiz kurbanların başında, Kemalistlerin cehalete mahkûm ettikleri Doğu halkları olmuştu. Dillerini, geleneklerini, milli kimliklerini ve kültürlerini metazori usullerle kaybettikleri gibi; vatanlarını, ekmeklerini, izzetlerini ve evlatlarını da ellerinden alan sosyal Marksist destekli Kemalist Kadroların hedefi, Türk/ Kürt çatışmasının temellerini oluşturmaktı. Ve bu zaman zarfında yüzbinleri aşan nihal ve servileri kurban etmişti, 12 Eylülün canavarları…

Ve bildiğiniz üzere; bu habis ihtilâl aracılığıyla fitne ateşi Türkiye dışında da tutuşturuldu: Kafkasya’da, Irak’ta, Kuzey Afrika’da, Suriye’de, Ukrayna’da ve nihayet Gazze’de… Bütün bu ateşlerin fitilini tutuşturan kıvılcımın 12 Eylülün zehirli hançeri olduğunu, hala birçok vatanperverimiz bilemiyorlar.

Bu kurban bayramında, kırk küsur senedir verdiğimiz kurbanları rahmetle anarken, taziye evinde ölü sahibiyle ağıt yakan menfaatperest vicdansızları seyretmeyi de ihmal etmeyeceğiz. ( Gazze’de olduğu gibi) Önceki yazılarımızda, Gazzelilerin bu küresel Marksist sosyalistlerin hatırı için kurban edildiğini yazmıştık. Ve bu gün; tarihin en münafık ihtilaliyle başlayan katliamlarla üç milyon, belki de beş milyona yaklaşan kurbanların yasını tutacağız. Ve ülkemizde, AKP’nin mağdur ettiği milyonlarla birlikte, İbrahim’e gönderilen koçlara hasretçe, 12 Eylül fitnesinin bitmesi için duaya duracağız.

Kırk küsur sene önce, Almanya’daki işçilerimizin gönderdiği kurban parsıyla (Almanya’daki fiyatı) sıladaki akrabaları üç kurban keserlerdi. Fakat milletimizin servetini de küresel Marksist sosyalistlere peşkeş çeken 12 Eylülcü AKP hükümeti sayesinde, Türkiye’deki kurban bedelleri yirmi bin liranın üzerine çıktı. (altı yüz Euro) Almanya Müslümanları ise en güzel kurbanı dört yüz Euro’ya kesebiliyorlar. Anlayacağınız, yalnızca milletin servetini değil, kurbanını da çaldıklarından, yüz binlercemiz ancak Afrika’daki vekâletlerle avunuyoruz.

Bir nokta daha kaldı… 12 Eylül ihtilâliyle birlikte, bizim mahallelerimizden global Marksist sosyalistlerle adi menfaatler karşılığında işbirliklerine gidenlerin kadere verdikleri fetvalarla; yalnızca zelzele, sel ve veba yitirdiğimiz beş yüz bin kişiye yakın kurbanların ruhlarına da Fatiha göndermeyi unutmuyoruz. Boş yere akıtılan kanlar, masum mağdurların gözyaşları, zulüm altındaki iniltiler, imansızlık seline kapılan çocuklarımızın feryatları devam ettikçe hem dualarımız ve hem de yasımız devam edeceğe benziyor…

Okunma Sayısı: 968
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bülent Derviş

    23.6.2024 03:54:58

    Allah razı olsun güzel bir kalem,hakikat dolu. Adem baba dan kiyamet gününe kadar taraf olmak yada dua edmek. Rabbim Levh-i Mahfûz daki kader cizgimizi a.s.v. Efendimizin yüzü hürmetine bizi galip gelenlerden eylesin.... İslam için Yeni Asya Camiasının birlik beraberliğini de muhafaza edsin korusun..

  • Zeliha

    22.6.2024 19:41:54

    Özal zamanında ki başarısızliklarina hayret etmişti dessas ingilizler. Fit ruleti derinleşiyor. Derinlestikçe de dünya da uyaniş artıyor . Mazlumların ahı şehitlerin kanına karıştıkça hakikat güçleniyor inşaallah. Allah fırsat vermesin. Bizi de duadan geri bırakmasın. Elinize sağlık.

  • Mehmet

    21.6.2024 15:57:10

    Küresel deccalizmin mahiyetinin iyice anlaşılması için en mühim nirengi nokta 12 Eylül de yaptırdıkları ihtilal önemli zira icraatlarını din(i)dar görünümlü Özal eliyle hem demokrasiyi tahrip,hem de üretim ile oluşan milli serveti deccaliyetin elinde olan küresel sermayeye peşkeş çektirerek ithale dayalı bir ülke konumuna sokturdular,o zamandan bu yana demokrasinin yoksunluğuyla ekonomik bağımlılık ziyadesiyle arttırıldı maalesef.

  • Mustafa Eren B.

    21.6.2024 15:42:48

    "Biz ihtilâli ABD yaptı, diye öğrenmiştik. Sosyal Marksistlerin Amerika’ya Ronald Reagan’ı, İngiltere’ye Thatcher’i, Almanya’ya Helmut Kohl’ü ve İslâm Âlemine Turgut Özal’ı küresel projeleri için tayin ettiklerini kırk sene sonra Avrupalı yazarlardan işitecektik. " gayet ince bir tespit olmuş. Tebrik ederim.

  • Hamdi

    21.6.2024 14:44:29

    Tarih, siyaset ve edebiyatın iç içe gergefçe işlendiği yazıları okumak insana zevk veriyor. Sanatı dışlamadığınızdan dolayı tebrik ediyorum, hocam.

  • Ayhan

    21.6.2024 14:38:01

    Hedefimiz Beşikten mezara kadar değil miydi? Usul ise Önden gidenleri takip değil miydi? Yüzbin defa ihanet görsek de bu yolda, Bize düşen yalnızca Risalelere sadakat değil miydi?

  • irfan

    21.6.2024 13:54:07

    Müslümanlar zalime karşı zulmü haykırmadıkça güzel günlerin gecikmesi maalesef devam ediyor.bu güzel yazının bizleri idrak etmemize yardımcı olması ve dua larımıza vesile olması dilerim.Kalemine sağlık hocam

  • Hüseyin T

    21.6.2024 12:43:23

    Doğudan yükselen ışık yüzyıllardır dünyanın birçok veçhesini aydınlattı da İslam coğrafyasını son dörtyüz yıldır bir türlü  aydınlatamadı.İç ve dış dinamikler bu karanlığın sürmesinde,,tarihte yaşatma, günümüz gerçeklerinden uzaklaştırma konusunda olarak hemfikirler.. Küresel dış güçler, despotizm altında yaşayan insanların ihtiyacını bildikleri için hürriyet, hukuk, demokrasi, insan hakları gibi ulvi kavramları kullanarak içimize girdiler. Yerel iç güçler ise dini yorumlar, ritüeller ve şekiller etrafında insanları zapturapt altında tutmanın, güç devşirmenin yolunu tuttular ..Biri dünyevi diğeri uhrevi hayatı öne çıkardı..iki tarafın da söylemleri sahteydi,   taktikseldi. efaller ve stratejiler bambaşkaydı. Hürriyet, adalet ve demokrasi temelinde her iki dünya hayatını esas alan bir sistem, rol modeller ortaya konulmadığı sürece, emperyal /küresel güçlerin tasallutundan, zavallılıktan, animal gibi görülmekten, cehalet ve yoksulluktan kolay kolay kurtulamazlar...

  • Demokrat Avrupa

    21.6.2024 12:37:40

    Kader bizleri Kemalistlerle beraber olmaya zorladı diyerek yola çıkanların verdiği ilk kurbandan başlayarak bugünümüze kadar verilen kurbanların sayısını saymakla bitiremeyiz…Taviz tavizi gerektirdiğinden, önemli olan ilk kurbanı vermemektir…Cihanşümul hizmetlerin temsilciliğini üstüne alanların o ulvi davaları adına en ufak bir kurbanı verme lüksü yoktur…

  • Burhan

    21.6.2024 12:22:39

    Selamunaleyküm hocam Araştırmalarınız gayet yerinde ve tam isabetle hedefini buluyor. Başka bir pencere açarsak suud ailesi de bu bahise konu olan ihtilalci,küresel güçler in elinde esir olmuş vaziyette,velihat olan prensin son icraatleri bunu gösterir nitelikte. Hadisi şerif i ( deccal mübarek topraklara giremez ) nasıl yorumlamak gerekir,bunuda bir yazı ile bizlere sunarsanız çok iyi olur.selam ve dua ile

  • Ahmet Said

    21.6.2024 11:38:59

    Çok güzel ve tarih ile işlenmiş bir yazı. Gel gör ki, bu hikayeyi bilenler o kadar azaldı ki, bu makaleye bir de açıklama kabilinden bir yorum yazısı gerek gençler için.

  • Ahmet Said

    21.6.2024 10:00:53

    Kaybettiğimiz kırk dört seneye yakılmış bir ağıt mı desem, Çalınmış servet ve değerlerimize tutulan yasımız mı desem… Ben de şaştım. Allah bu milleti şu münafıkların elinden kurtarsın, diyorum. Şu mübarek cuma gününde.

  • Mustafa coban

    21.6.2024 09:59:18

    Güzel bir yazi. Insan cabuk unutuyor.mayasi güven,dogruluk.o yüzden tuzaklara cabuk düṣüyoruz.helede bizi bizden biri aldatiyorsa hiç ṣansimiz yok.devamli teyakkuz halinde olmaktan baṣka çare yok

  • S.topuz

    21.6.2024 03:12:02

    ..."İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılab edecektir. Ve Kur'ana iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi' ve İslâmiyet metbu' makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir." Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat - 57

  • S.topuz

    21.6.2024 03:02:39

    "İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-ı Nemrudane, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir."..."Öyle de: Allah'ı inkâr eden o cereyan efradları, birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hâdisatı nev'inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccal ise; daha ileri gidip, cebbarane surî hükûmetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilân eder. Bir sineğe mağlub olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın uluhiyet dava etmesi, ne derece ahmakçasına bir maskaralık olduğu malûmdur."... Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat - 57

  • S.topuz

    21.6.2024 02:59:14

    ..."Âhirzamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak: Birisi: Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Âl-i Beyt'ten Muhammed Mehdi isminde bir zât-ı nuranî, o Süfyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 56

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı