İletişim kanallarının gelişmesiyle herhangi bir hadise dakikalar içinde duyuluyor.
Ülkenin bir çok yerinde köpek saldırılarının olması ve bunun neticesinde ölümlü vakaların görülmesiyle bir tartışma başladı. “Sokak köpekleri uyutulsun mu, yani itlâf mı edilsin, yoksa şimdiki haliyle sokaklarda yaşamaya devam mı etsinler?”
Bir grup, kayıtsız şartsız sokak köpeklerinin itlâfına karşı çıkarken; bazıları da köpeklerin itlâfını savunuyor. Zararlı zararsız ayrımı yapmadan bütün sokak köpeklerini öldürmek ne kadar insanî ve İslâmî?
Birinci gruptakiler köpeklerin yaşama hakkını, haklı olarak savunurken; köpekler tarafından zarara uğrayan eşrefi mahlukat insan hakkında hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar.
Diğer grupta olanlar ise; köpeklerin toptan itlâfını istiyor. Halbuki üçüncü bir çözüm yolu mümkün.
Bir sokak köpeğinin verdiği zararın cezasını, niçin diğer masum ve hiçbir zararı olmayan köpekler çeksin?
'Ama zarar verebilirler' diye öldürmeyi savunmak, 'bütün kibritler yangın çıkarabilir o yüzden hepsini imha edelim' gibi bir mantıksızlığa yol açacaktır.
SUÇTA VE CEZADA ŞAHSîLİK
TCK 20. maddesinde ‘’Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.’’ diyor. Suçta ve cezada şahsilik ilkesi teyit ediliyor.
Peki; bu kural genelde tüm mahlukat için, özelde sokak köpekleri için neden uygulanmasın?!
Adalet-i mahzaya kaynaklık eden "Vela teziru veziratun vizra uhra" ayet-i kerimesi de konumuza ışık tutacak niteliktedir. Yani hiç kimse işlemediği, başkasının işlediği bir suçtan dolayı cezalandırılamaz. Akrabası ve yakınları bu yüzden suçlanamaz.
Hz. Üstad bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir ediyor:
“Adalet-i mahza-i Kur’âniye; bir masumun hayatını ve kanını, hattâ umum beşer için de olsa, heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir. Hodgâmlık ile, öyle insan olur ki; ihtirasına mani her şeyi, hattâ elinden gelirse dünyayı harab ve nev'-i beşeri mahvetmek ister." (Hakikat Çekirdekleri)
Bir mâsumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenâb-ı Hakk'ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. (Mektubat, 15. Mektup)
BÜTÜN MAHLUKAT İÇİN ADALET-İ MAHZA
Adalet-i mahza, insanlar için olduğu kadar, insanların dışında kalan hayvanlar ve eşyalar için de tatbik edilmesi gereken muhteşem ve ilahi bir hukuk kuralıdır. İslâmiyet aynı zamanda kâinatı, içindeki mahlukatı kardeş olarak gören bir anlayışın temelidir. O kadar ki; düşmanıyla bile imanî nazar ile bir ünsiyet kurabilmektedir. Kâinatta hiç bir mahluk başıboş, sahipsiz ve işe yaramaz değildir. Yer şeyin bir yaratılış gayesi vardır.
Oysa sokak köpekleri başıboş ve sahipsiz olarak nitelendirilmektedir. Kâinatın da, mahlukatın da sahibinin Allah olduğunu ne zaman hatırlayacağız? Hem bugün böyle bir sorun varsa, o sorunun birinci derecede müsebbibi yine insandır.
Çözüm için her iki taraftan ayrı olarak üçüncü bir yol olmalı diye düşünüyorum. Toptancılıktan uzak, şefkat, merhamet ve adalet eksenli bir yaklaşımla bu problemin üstesinden gelinebilir.
Aksi halde bu "dilsiz hayvanların" ahını almak işten bile değildir. Bu da insanoğlunu mükerremlikten uzaklaştırarak zalim yapacağı gibi, maddi ve manevi belalara da zemin hazırlayabilecektir.