İnsanlık büyük bir manevî buhran geçirirken, birileri var, gençliğin imanını düşünen. Sadece bulunduğu asrı da değil, gelecektekileri de fikreyleyen yaşlı gözler var, bilir misin?
Haksız yere mahkûm olduğu hapishanenin penceresinden, kendi halinden geçip karşısındaki lise mektebinin kızlarının istikbaldeki vaziyetlerini manevî bir sinemayla görüp o dehşetengîz hallerine ağlayan bir Zât var, bilir misin?
Cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda sadece dünyasını değil, âhiretini de feda eden bir kahraman Zât var, gözünde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Çünkü onun kalbi zaten bu dünyada iman kurtarmak ateşiyle yanıyor, bilir misin?
O, küfrün en dehşetli zamanını yaşadı, sert fırtınalı kış günlerini. Hiçbir zaman yılmadı, yıkılmadı, yorulmadı. Gelecek asra, cennetâsâ bahara dâhi sesini gönderdi, bizlere seslendi. Seslenmeye de devam ediyor, duymaz mısın ey dost?
Şimdi söyle bana, bu hakikatleri bilip o rahat koltuğunda oturmaya devam edebilir misin?
Yoksa “Azrail geldiğinde bizi hizmet ederken bulsun.” deyip hayatıyla bunu bize hissettiren Zübeyir Gündüzalp gibi bir Nur hadiminin izinden mi gitmek istersin?
Artık sen bilirsin...