Nur Talebeliğinin kardeşliği ahirete bakar.
Dünyaya ait işleri fani, ahirete bakan işlerin baki gördüğünden; fani dünyaya ait en büyük bir işin ahiretin en küçük bir işine mukabil gelmemesinden, dünyaya ait bir cam parçası değerindeki meselelerimize ehemmiyet vermeyerek din ve dâvâ kardeşi olmak en önemli gayemiz olmalıdır.
Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân hizmeti etrafındaki beraberliğin birçok dünyevî ve uhrevî faydalarına dikkat çekerken, “Mü’mine karşı adavete sebebiyet veren ve adî taşlar hükmünde olan bazı kusurları iman ve İslâmiyete tercih etmek insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulümdür“ der. Bu Kur’ân hizmeti etrafındaki kardeşliğimize en çok zarar veren benlik ve enaniyettir. Bediüzzaman bu tehlikeyi gördüğü için “Bahtiyar odur ki, kevser-i Kur’ânîden süzülen tatlı büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nev‘îndeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuza atıp eritendir” demektedir.
Kardeş olmak sorumluluktur, fedakârlıktır, cefakârlıktır, vefakârlıktır, sadâkattir. Hasetten, adavetten uzak durmaktır, birbirinde fani olmaktır, hürmet etmektir, muhabbet etmektir, kin beslememektir, muavenet etmektir. Bediüzzaman Hazretleri mektuplarının başında, “Aziz, sıddık, fedakâr, vefakâr, faal, sebatkâr, mübarek, sarsılmaz,” kardeşlerim derken bizlerin bu özelliklerde olmamız ve bu vasıfları üzerimizde taşımamızı anlamalıyız.
Kardeşlik, kardeş olmak kitapta ve bu satırlarda yazılan bir cümlede ve sözlerde kalan bir cümle değil, kalplerimizde atan bir sevgi çemberi olsun. Kardeşliğimizi Mevlânâ’nın veciz bir sözüyle bağlıyalım; “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol her ne olursan ol, ya olduğun gibi ol ya göründüğün gibi ol.“