Gençliğimizde ve çocukluğumuzda Yeni Asya Yayınlarının romanlarını, karikatürlerini, hikâyelerini okuyup hayaller kurardık.
Gün gelir kendimizi kitapların içindeki baş kahramanların yerine koyar birer Minyeli Abdullah, Maznun, Sunguroğlu, Çakabey, Turgutalp olur, çizgi romanda da Topuz olur coşar idik. O coşku ile evimizin bir köşesine oturur, tefekkür dünyamıza dalar büyüklerimizin derslerinden öğrendiğimiz hizmet şevkimizi arttırmak için İman Hakikatleri’nden, Küçük Sözler’den başlar, Gençlik Rehberi, Meyve, Tabiat, İhlâs, Uhuvvet Risaleleri’ni hatim ederdik. Aldığımız o heyecan ve şevk ile çevremizde, okulumuzda, mahallemizde, çay bahçelerinde, otobüste, trende ve ailemizde bulduğumuza anlatma hazzını yaşamak isterdik.
Biz büyüdük, ama bizi büyüten o kitapların içindeki o masalsı kahramanlar büyümedi. Biz de çevremizde olan bitenleri sessizce izlerken belki de farkında olmadan büyüyen çocuklarımız, torunlarımız bizim gibi büyüyor mu? Tarih tekerrürden ibarettir, derler. Geçmişimiz tekerrür ediyor mu, o zaman yaşadığımız hadiseler bugün de yaşanıyor mu? Bu dünya imtihan dünyası hizmet içinde de imtihan devam ediyor.
Hikâye, roman yazarı olmak bugün ne kadar zor olsa da, o eski hikâyelerin, kitapların tadı damağımızda kalmadı da değil. Bizler de bu düşünceden yola çıkarak hikâyelerle, romanlarla ve Risale-i Nur kitaplarıyla çocuklarımızı, gençlerimizi Yeni Asya’nın neşriyatlarıyla, asır başkalaşsa da zaman değişse de biz buluşturmaya devam etmeye kendimizi mecbur bilip, Bediüzzaman Hazretleri’nin önemle vurguladığı gibi, “Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış.”
Bu dâvâyı kazanmaya çalışmalıyız.