“Muhterem, asil ve Müslüman Türk hâkimleri! Pek iyi
bilirsiniz ki, hakikî irflat âlimleri enbiyan›n vârisleridir. Bu
mübarek zatlar da kendilerine miras kalan va’zünasihati,
Kur’ân-› Mübin’in emirlerine göre yaymakla mükelleftir-
ler. Vazifesini yaparken hiçbir ücret ve ivaz›n talibi de¤il-
dirler. Vazifelerini fîsebilillâh yaparlar. Ancak, Allah ve
Resulünün r›zas›na taliptirler. Son nefeslerine kadar bu
mukaddes vazifeye devam ederler. Çünkü, bu vazife on-
lara Allah ve Resulünün emanetidir. Müvekkilim, bu
emaneti ehline tevdi ediyor diye nas›l takip ve tazip edi-
lir? Nas›l bu ihtiyar yafl›nda zay›f ve nahif bünyesi, ina-
namayaca¤› a¤›r bir teklif ile mükellef tutulur?
“‘Gel zindana gir!’
“Bu, en korkunç bir zulüm olur. Bu zulme mâni olmak
vazifesi de sizlere emanet edilmifltir.
“Bütün fenal›klar›, günahlar›, ahlâks›zl›¤›, rezaleti, fe-
sat ve fitneyi imha edecek nurdur………
o
?n
Qƒo
f s
ºp
ào
j r
¿n
G B s
’p
G *G » n
Hr
Én
jn
h r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $Gn
Qƒo
f Go
D
ƒp
Ør
£o
j r
¿n
G n
¿ho
ój/
ôo
j
1
n
¿ho
ôp
aÉn
µ
r
dG n
?p
ôn
c r
ƒn
dn
h
“Meali: ‘
Onlar Allah’›n nurunu a¤›zlar›yla söndürmek
istiyorlar. Allah ise —muhakkak— nurunu tamamlamak
—tamamen parlatmak— istiyor; kâfirler hofllanmasalar
da
.’
Avukat
Abdurrahman fieref Lâç
®ò„®
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1013
I
SPARTA
H
AYATI
Resul:
Allah’›n elçisi, peygamber.
rezalet:
rezillik, alçakl›k.
r›za:
raz› olma, hoflnutluk.
talip:
talep eden, isteyen, istekli.
tazip:
azap çektirme, eziyet et-
me, s›k›nt› verme.
tevdi:
emanet etme.
vâris:
mirasç›.
va’z ü nasihat:
insanlara do¤ru
yolu göstermek için nasihatta bu-
lunmak.
vazife:
görev.
zat:
kifli, flah›s.
zindan:
hapishane.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam›.
asil:
soylu.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
fesat:
bozukluk, kar›fl›kl›k, ni-
fak.
fîsebilillah:
Allah yolunda;
karfl›l›k beklemeksizin.
fitne:
kar›fl›kl›k, bozgunculuk.
hakikî:
gerçek.
imha:
ortadan kald›rma,
mahvetme.
irflat:
do¤ru yolu gösterme,
gafletten uyand›rma.
ivaz:
bir fleye bedel olarak
verilen veya al›nan fley, karfl›-
l›k, bedel.
kafir:
Allah’› ve ‹slamiyeti in-
kar eden, dinsiz.
Kur’ân-› Mübin:
hak ve haki-
kati aç›klayan Kur’ân.
mâni:
engel.
Meal:
mana, anlam, mefhum.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
Muhterem:
sayg› de¤er, hür-
mete lay›k, sayg›n.
mukaddes:
takdis edilmifl,
kutsal, aziz, temiz.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan.
Müvekkil:
vekil tayin eden,
vekâlet veren.
nahif:
zay›f, c›l›z.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
1.
Tevbe Suresi: 32.