Bediüzzamann stanbula teflrifi münasebetiyle
Üniversiteli bir Nur Talebesinin arkadaflna yaz-
d¤ mektup
Sevgili Üstadmzn teflrifinden dolay bizi ve stanbulu
tebrikinize teflekkür ederim. Bu muhteflem, müstesna
hâdiseden dolay, koca flehir kaynad; için için bayram
yapyor. Âlimi, cahili, fakiri, zengini, genci, ihtiyar mah-
kemelerde, otelde her yerde onu görmeye ve dinlemeye
kofluyor.
Rüyalarmz dahi nefle ve ferahla dolu. Düflmanlarm-
zn ise yüzleri daha ziyade karard. Nifaklarnn hiçbir fley
yapmad¤n ve yapamayaca¤n artk biliyorlar. Üstad-
mz, stanbulun flahsiyet devrinin yâdigâr olan herfleye
yeniden can verdiler. Kardefllerimizin gözünde, flehrin
manzaras birdenbire de¤iflti. Ayasofya, Sarayburnuna
kadar uzand. Minarelerinde yine ezan- Muhammedî
(a.s.m.) okunuyor; içinde, hafzlar yeniden Kurân- Ke-
rîm tilâvetine baflladlar. Fâtih, her gün türbesinden kal-
karak, fethetti¤i flehrin büyük ve mübarek misafirine,
Hofl geldiniz diyor ve onu tebrik ediyor. Yeni Camiin
flerefesinden, Beyo¤lunun en karanlk ve mülevves izbe-
sine kadar nüfuz edecek flk tufann flimdiden görür gi-
bi oluyoruz. Hepsinin,
Ayasofya
nn,
Fatih
in,
Sultanah-
met
in,
Eyüp
ün ve
Süleymaniye
nin ve bütün Müslüman
stanbulun hicap perdelerini yüzlerinden atfl ve bize da-
ha muhteflem ve daha samimî görünmeleri, bu büyük
TARHÇE- HAYATI
| 1017
I
SPARTA
H
AYATI
Talebe:
ö¤renci.
teflrif:
flereflendirme; büyük biri-
nin bir yere gitmesi veya bir yer-
den gelmesi.
tilâvet:
Kurân usulüne uygun
olarak, güzel sesle ve anlamn
düflünerek okuma.
yadigâr:
bir kimseyi veya olay
hatrlatan eflya veya kimse.
ziyade:
çok, fazla.
Âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam.
ezan- Muhammedî:
Hz. Mu-
hammedin tebli¤ etti¤i dinin
ezan.
ferah:
gönül açkl¤, sevinç,
sevinme.
hâdise:
olay.
hafz:
Kurân- Kerîmi tama-
men ezberleyen ve okuyan
kimse.
hicâb:
perde, örtü.
izbe:
kuytu, karanlk, gizli, pis
ve nemli yer.
Kurân- Kerîm:
Kurân; Hz.
Muhammede vahiyle indiri-
len en son lâhî kitap.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
muhteflem:
haflmetli, yüce.
mülevves:
kirletilmifl, pislen-
mifl.
müstesna:
benzerlerinden
üstün olan, seçkin, mümtaz.
Nifak:
ikiyüzlülük, münafklk.
nüfuz:
bir kimsenin emir ve
hükümlerinin ifllemesi, geçer-
li olmas.
flahsiyet:
kiflilik.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
flerefe:
minarede ezan oku-
nan yer.