Haßiye
Rusun Baflkumandan kasten önünden üç defa geçti¤i
hâlde aya¤a kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun
idam tehdidine karfl izzet-i slâmiyeyi muhafaza için ona
bafln e¤meyen; stanbulu istilâ eden ngiliz baflkuman-
danna ve onun vastasyla fetva verenlere karfl, slâmi-
yet flerefi için, idam tehdidine befl para ehemmiyet ver-
meyen ve Tükürün zalimlerin o hayâsz yüzüne! cüm-
lesiyle ve matbuat lisanyla karfllayan; ve Mustafa Ke-
malin, elli mebus içinde, hiddetine ehemmiyet verme-
yip, Namaz klmayan haindir diyen; ve Divan- Harb-i
Örfînin dehfletli suallerine karfl, fieriatn tek bir mese-
lesine rûhumu feda etmeye hazrm deyip, dalkavukluk
etmeyen; ve yirmi sekiz sene, gâvurlara benzememek
için, inzivay ihtiyar eden bir slâm fedaisi ve hakikat-i
Kurâniyenin fedakâr hizmetkârna maslahatsz, kanun-
suz denilse ki: Sen, Yahudî ve Hristiyan papazlarna
benzeyeceksin, onlar gibi baflna flapka giyeceksin, bü-
tün slâm ulemasnn icmana muhalefet edeceksin; yok-
sa ceza verece¤iz denilse, elbette öyle her fleyini haki-
kat-i Kurâniyeye feda eden bir adam, de¤il dünyevî ha-
pis veya ceza ve iflkence, belki parça parça bçakla kesil-
se, Cehenneme de atlsa, katiyen, yüz rûhu da olsa-bü-
tün tarihçe-i hayatnn flehâdetiyle-feda edecek!
Acaba, bu vatan ve dinin gizli düflmanlarnn bu
efledd-i zulm-i Nemrudânelerine karfl, manevî pek çok
kuvveti bulunan bu fedakârn tahammülü ve maddî
TARHÇE- HAYATI
| 1025
I
SPARTA
H
AYATI
inziva:
bir köfleye çekilme, tek
baflna yaflama, dünya ifllerinden
vaz geçme, dünyadan el-etek
çekme.
istilâ:
ele geçirme, kaplama, ya-
ylma.
izzet-i slâmiye:
slâmn gerektir-
di¤i haysiyet, fleref, yücelik.
kasten:
bile bile, isteyerek, kast-
l olarak.
katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
maddî:
madde ile alakal, cisma-
nî.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
maslahat:
uygun ifl, faydal ifl.
matbuat:
baslmfl fleyler, kitap-
lar, gazeteler, v.s.
mebus:
milletvekili.
mesele:
konu.
muhafaza:
koruma.
muhalefet:
birinin düflüncesine
zt düflüncede bulunma, karfl
koyma, bir düflünce, fiil veya ha-
rekete karfl durma.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
fleref:
onur, haysiyet.
fieriat:
Allah tarafndan peygam-
ber vastasyla bildirilen, lâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
kümlerin hepsi.
sual:
soru.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl koyabil-
me, katlanma.
tarihçe-i hayat:
bir fleyin veya
insann do¤umdan ölüme kadar
baflndan geçen fleyler, biyografi.
tehdit:
korkutma, gözda¤ ver-
me.
tenezzül:
kendine aykr düflen
bir ifli veya durumu kabul etme,
alçalma.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
vasta:
araclk.
zalim:
zulmeden, acmasz ve
haksz davranan.
baflkumandan:
baflkomutan,
bir devletin silahl kuvvetleri-
nin en yüksek rütbelisi.
dalkavuk:
kendisine çkar ve
yarar sa¤layacak olan kimse-
lere aflr sayg ve hayranlk
göstererek yaranmak isteyen
kimse.
Divan- Harb-i Örfî:
ttihat ve
Terakki hükümeti zamannda
31 Mart Olayndan sonra ku-
rulan ve oldukça sert kararlar
alan skyönetim mahkemesi.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
kymet.
efledd-i zulm-i Nemrudâne:
Nemrutça zulmün en çetini,
en serti.
fedâ:
u¤runa verme, kurban
olma.
fedaî:
cann esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
nn vermeye hazr bulunan.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
fetva:
slamda bir mesele
hakknda dinî meselelere tam
vâkf yetkili kimseler tarafn-
dan verilen fleri hüküm.
gâvur:
Müslüman olmayan.
hain:
hyanet eden, arkadan
vuran.
hakikat-
Kurâniye:
Kurânn hakikat, Kurânn
ifade etti¤i gerçek.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
icma:
fikir birli¤ii etme.
ihtiyar:
seçme, tercih etme.