kuvvetle ve menfi cihette mukabele etmemesinin hikme-
ti nedir? ‹flte bunu, size ve umum ehl-i vicdana ilân edi-
yorum ki; yüzde on z›nd›k dinsizin yüzünden, doksan
mâsuma zarar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahilde-
ki emniyet ve asayifli muhafaza etmek için, Nur dersle-
riyle herkesin kalbine bir yasakç› b›rakmak için, Kur’ân-›
Hakîm ona o dersi vermifl. Yoksa bir günde yirmi sekiz
senelik zalim düflmanlar›mdan intikam›m› alabilirim.
Onun içindir ki; asayifli —masumlar›n hat›r› için— mu-
hafaza yolunda haysiyetini, flerefini tahkir edenlere karfl›
müdafaa etmiyor ve diyor ki: “Ben, de¤il dünyevî haya-
t›, lüzum olsa ahiret hayat›m› da millet-i ‹slâmiye hesab›-
na feda edece¤im.”
Said Nursî
„®ò
Ey mübarek, müflfik ve muazzez Üstad›m›z Hazretleri!
Bu acip madde ve dinsizlik asr›nda nazarlar k›salm›fl,
kalbler fenal›klar ve kötülüklerle dolmufl. Yaln›z ve yaln›z,
Kur’ân-› Hakîm’in bu zamandaki en hakikî ve kat’î terefl-
fluhat› olan Risale-i Nur, o k›salm›fl nazarlar›, âdeta mad-
denin ruhuna nüfûz ettiriyor, o kötü kalplerin zindan gi-
bi karanl›k olan içini nurla dolduruyor. Bunun için, bu as-
ra “Nur Asr›” denmesi münâsiptir...
Risale-i Nur, befleriyetin bu tamiri imkân olmayan ya-
ras›n› uhrevî ilâçlarla tedavi ediyor.
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
âdeta:
sanki.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas›.
asr:
yüzy›l.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
cihet:
yön.
dahil:
iç, içerisi.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehl-i vicdan:
vicdan ve merha-
met sahibi olanlar.
emniyet:
güvenlik, kanun ve ni-
zam hakimiyetinin sa¤lanmas›.
fedâ:
u¤runa verme, kurban ol-
ma.
hakikî:
gerçek.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
intikam:
öç alma.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
1026 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
resinde say›s›z hikmet ve fay-
dalar bulunan Kur’ân.
masum:
suçsuz, günahs›z,
saf, temiz.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
millet-i ‹slâmiye:
‹slâm mille-
ti.
muazzez:
k›ymetli, muhte-
rem, sevgili, aziz.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müdafaa:
savunma.
muhafaza:
koruma.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
münasip:
uygun.
müflfik:
flefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
nazar:
bak›fl; düflünce, fikir.
nüfuz:
içe geçme, iflleme.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
fleref:
onur, haysiyet.
tahkir:
hor görme, küçük gör-
me.
tereflfluhat:
damlamalar, s›-
z›nt›lar.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
umum:
bütün.
zalim:
zulmeden, ac›mas›z ve
haks›z davranan.
zindan:
hapishane.
z›nd›k:
Allah’a ve ahirete
inanmayan, Allah’› inkâr
eden, imans›z, münkir.