BU MEKTUP SAMSUNDA MÜNTEfiR BÜ-
YÜK CHAD GAZETESNDE NTfiAR ET-
MfiTR. MÜFTERLERN TAHRKÂTIYLA
SAMSUNDA MUHAKEME AÇILMASINA
VESILE OLMUfiTUR. MUHAKEME BERA-
ATLE NETCELENMfiTR.
Âlem-i slâmn halâskâr, ehl-i imann sertac, Risale-i
Nurun tercüman Üstadmz Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerine,
Bu defa dindar Demokratlarn delâletiyle Afyon Mah-
kemesince Risale-i Nurun serbestiyetine, bütün risale,
mektup ve mecmualarnn suç mevzuu teflkil etmedi¤in-
den iadelerine karar verilmesini, senelerce evvel ilân et-
ti¤iniz,
Risale-i Nur benim de¤il, Kurânn maldr;
Kurânn feyzinden gelmifltir. Hiçbir kuvvet onu Anado-
lunun sînesinden koparp atamayacaktr. Risale-i Nur,
Kurâna ba¤ldr; Kurân ise, Arfl- Azamla ba¤lanmfltr.
Kimin haddi var ki, onu oradan söküp atsn!
diye olan
hakikatli beyanatnzn açk bir tezahürü ve bu ulvî hiz-
metinizin lâhî ve Kurânî oldu¤unun parlak bir delili bi-
lerek, bu beraat kararnn âlem-i slâmn ve bahusus bu
millet-i slâmiyenin saadetlerinin bafllangc olmas itiba-
ryla, baflta bütün varl¤yla bu zaferleri bekleyen ve Nur
ailesine reis ve hakikatler deryasna kaptan tayin edilen
ve zulmet-i küfürle tu¤yan etmifl insanl¤a hâdî ihsan olu-
nan aziz, sevgili Üstadmz ve buna vesile olmakla ehl-i
iman kendilerine dost ve taraftar eyleyen dindar
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
Arfl- Azam:
en büyük arfl, Al-
lahn kat, Cenab- Hakkn kudret
ve saltanatnn en büyük dairesi.
aziz:
izzetli, muhterem, saygn.
bahusus:
hususiyetle, en çok, he-
le.
beraat:
temize çkma; bir dava-
nn neticesinde suçsuz oldu¤u
anlafllma.
beyanat:
açklamalar, izahlar.
delâlet:
delil olma, gösterme; ala-
met, iflaret.
delil:
bir davay ispata yarayan
fley, burhan.
derya:
deniz.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
evvel:
önce.
feyz:
ihsan, ba¤fl, kerem.
hâdi:
hidayet veren, do¤ru yola
ulafltran.
hakikat:
gerçek, esas.
halâskâr:
kurtarc.
iade:
geri verme.
ihsan:
ba¤fllama, ikram etme, lü-
tuf.
1028 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
lâhî:
Allahla ilgili, Cenab-
Hakka dair.
intiflar:
yaylma, yaygnlafl-
ma, neflrolunma.
Kurânî:
Kurâna uygun,
Kurâna ait.
mecmua:
toplanp, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yazlarn
hepsi.
mevzu:
konu.
millet-i slâmiye:
slâm mille-
ti.
müfteri:
iftira atan, iftirac.
muhakeme:
bir dava ile ilgili
taraflarn hakim huzuruna
çkmalar, duruflma.
münteflir:
neflredilmifl, basl-
mfl ve yaylmfl.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
saadet:
mutluluk.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sertâc:
bafl tac.
sîne:
gö¤üs.
tahrikat:
tahrikler.
taraftar:
tarafl, bir taraf des-
tekleyen.
tayin:
vazifeye gönderme, bir
ifle yerlefltirme, atama.
teflkil:
oluflturma, flekillendir-
me.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çkma.
tu¤yan:
azma, azgnlk, hid-
detlenme.
ulvî:
yüksek, yüce.
vesile:
arac, vasta.
zulmet-i küfür:
küfür karan-
l¤, küfürden gelen karanlk.