Tarihçe-i Hayat - page 1023

oldu¤u hâlde hiç çarfl› ve kasabalarda gezmeyen bir
adam›, “Sen Frenk serpuflunu giymiyorsun” diye ittiham
etmeye, dünyada hangi kanun müsaade eder?
Yirmi sekiz seneden beri befl vilâyet ve befl mahkeme
ve befl vilâyetin zâb›talar› onun bafl›na iliflmedikleri hâl-
de, hususan bu defa ‹stanbul mahkeme-i âdilesinde yüz-
den ziyade polislerin gözleri önünde, hem iki ay da yaya
olarak her yeri gezdi¤i hâlde, hiçbir polis iliflmedi¤i ve
hem mahkeme-i temyiz “Bere yasak de¤il” diye karar
verdi¤i, hem bütün kad›nlar ve bafl› aç›k gezenler ve bü-
tün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mec-
bur olmad›klar›ndan ve giymesinde hiçbir maslahat bu-
lunmad›¤›ndan ve benim resmî bir vazifem olmad›¤›ndan
—ki resmî bir lisabt›r— bereyi giyenler de mes’ul olmaz-
lar denildi¤i hâlde; hususan münzevî ve insanlar aras›na
girmeyen ve ramazan-› flerifin içinde böyle hilâf-› kanun
en çirkin bir fley ile rûhunu meflgul etmemek ve dünyay›
hat›r›na getirmemek için has dostlar›yla dahi görüflme-
yen, hatta fliddetli hasta oldu¤u hâlde, ruhu ve kalbi, vü-
cuduyla meflgul olmamak için ilâçlar› almayan ve hekim-
leri ça¤›rmayan bir adama flapka giydirmek, ecnebî pa-
pazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye ile teh-
dit etmek, elbette zerre kadar vicdân› olan bundan nef-
ret eder.
Meselâ, ona teklif eden demifl: “Ben emir kuluyum.”
Cebr-i keyfî kanun ile emir olur mu ki, “Emir kuluyum”
desin. Evet, Kur’ân-› Hakîm’de, Yahudî ve Nasranîlere
baflta benzememek için ona dâir âyet oldu¤u gibi,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1023
I
SPARTA
H
AYATI
varl›k.
serpufl:
bafla giyilen fley, bafll›k,
flapka.
tehdit:
korkutma, gözda¤› ver-
me.
vazife:
görev.
vazifedar:
vazifeli.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi kö-
tüden ay›rabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
vilayet:
il.
zab›ta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça.
ziyade:
çok, fazla.
askerî:
askere veya askerli¤e
ait, askere mahsus, askerle il-
gili.
ayet:
Kur’an’›n her bir cümle-
si.
Cebr-i keyfî:
keyfî zorlama,
kanunlara ve adalete ayk›r›
bask› yapma.
dair:
alakal›, ilgili.
ecnebi:
yabanc›.
frenk:
Avrupal›, Frans›z.
hekîm:
doktor.
hilâf-› kanun:
kanuna ters,
kanun d›fl›.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ittiham:
suç alt›nda bulu›n-
ma, töhmetli olma.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve
suresinde say›s›z hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
libas:
elbise.
mahkeme-i âdile:
adaletle
hükmeden mahkeme, adil
mahkeme.
mahkeme-i temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
lar›n›n yolunda verilip veril-
medi¤ini tetkik etmekle gö-
revli makam, yarg›tay.
maslahat:
fayda, maksat.
Meselâ:
örne¤in.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
münzevi:
inzivaya çekilen,
köfleye çekilmifl, yaln›z.
müsaade:
izin.
Nasranî:
‹sevî, Hristiyan.
nefer:
asker, er.
Ramazan-› fierif:
mübarek,
flerefli Ramazan ay›.
resmî:
devlet ad›na olan.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
1...,1013,1014,1015,1016,1017,1018,1019,1020,1021,1022 1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,1033,...1390
Powered by FlippingBook