Emniyetin pek çok gizli mensuplar, Nur Talebeleri
arasnda dolaflmaya, her hareketlerini kontrola bafllad-
lar. Ankara, stanbul, Adapazar, Safranbolu, Karabük,
Dinar, nebolu, Van gibi yerlerde arafltrmalar, sorgular
yapld. Yaplan bütün tetkikat ve taharriler neticesi, va-
tan, millet aleyhinde zerre kadar bir hareket bulunma-
yp, bilâkis her vatandafln gö¤sünü iftiharla kabartacak
ilmî, imanî, vatanî hizmetler, ahlâkî gayret ve faaliyetler
ile hareket ettikleri, Risale-i Nuru okumak, okutmak ve
neflrine çalflmaktan baflka bir gaye ve maksatlar bulun-
mad¤ anlafllmasyla,
Nurcularda suç bulamyoruz,
medar- mesuliyet bir hareket ve faaliyetleri görülme-
mifltir
diye umumen kanaat getirildi. Bu soruflturmalar,
Risale-i Nurun hakkaniyetinin anlafllmasna vesile oldu.
Neticede Nurlarn beraatine karar verildi.
Urfa ve Diyarbakrdaki, faal Nur Talebeleri, birer
Medrese-i Nuriye kurdular. Risale-i Nuru her snf halk-
tan, bilhassa talebelerden, gençlerden gelen cemaate
okumak suretiyle, ilmî derslere baflladlar; bu zamanda
pek ehemmiyetli olan talebe-i ulûmun flerefini ihya etti-
ler. fiark havalisinde büyük hizmet-i imaniye îfâ olundu.
Bir aralk, Diyarbakrda, orada nurlarla imana ve
Kurâna hizmet eden faal bir Nur Talebesi aleyhine dava
açld; beraatle neticelendi, müminlerin sürur ve minnet-
tarl¤na vesile oldu.
Afyonda da devam eden mahkeme neticelendi. 1956
tarihinde Risale-i Nuru inceleyen Diyanet flleri Müflave-
re Kurulu, verdi¤i bir raporla, Risale-i Nurun iman ve
ahlâkî:
ahlakla ilgili, ahlaka ait.
aleyh:
karfl, karflt.
beraat:
temize çkma; bir dava-
nn neticesinde suçsuz oldu¤u
anlafllma.
bilâkis:
aksine, tersine.
bilhassa:
özellikle.
cemaat:
topluluk.
ehemmiyetli:
önemli.
Emniyet:
güvenlik, kanun ve ni-
zam hakimiyetinin sa¤lanmas.
faal:
çalflkan, gayretli.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk.
havali:
bölge, etraf, çevre, civar.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kuran hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
ifa:
bir ifli yapma, yerine getirme.
iftihar:
gurur, övünme.
ihya:
canlandrma, diriltme, ha-
yat verme.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanç, itikat.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
gili.
kanaat:
inanma, görüfl, fikir.
1036 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
medar- mesuliyet:
sorum-
luluk sebebi.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nurlarn okun-
du¤u yerler.
mensup:
bir fleye veya kim-
seye ba¤l olan, üye.
minnettar:
bir iyili¤e karfl te-
flekkür duygusu içinde olan.
mümin:
iman eden, inanan.
Müflavere:
istiflare etme, bir
konuda bilen ve güvenilen
kimselerin görüflünü alma,
danflma, meflveret.
neflr:
kitap basma, çkarma;
herkese duyurma, yayma.
Nurcu:
Bedîüzzaman Said
Nursînin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nurlar okuyup neflreden
kimse.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
fiark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
fleref:
onur, haysiyet.
suret:
biçim, flekil, tarz.
sürur:
sevinç, mutluluk.
taharri:
arama, arafltrma.
talebe:
ö¤renci.
talebe-i ulûm:
ilim tahsil
eden, ilimlerle u¤raflan ö¤ren-
ci.
tetkikat:
arafltrmalar, incele-
meler.
umumen:
umumî olarak, bü-
tün olarak.
vatanî:
vatanla alâkal, vatan-
la ilgili, vatana ait.
vesile:
arac, vasta.
zerre:
pek ufak parça, en kü-
çük parça.