Tarihçe-i Hayat - page 1039

defa da, yine, uzun bir müfarakattan sonra tekrar Üsta-
da kavuflman›n sürûru içinde, Hâl›k-› Rahman’a secde-i
flükrana kapan›yordu. Üstat, o mübarek ç›nar a¤ac›na
sar›lm›fl, yan›ndaki talebelerine ve ahaliye kendisini yal-
n›z b›rakmalar›n› söylemiflti. Zaten göz yafllar›n› tutam›-
yordu. Sonra, Nur Dershanesi olan odas›na girdi ve iki
saat kadar kald›. Hazin a¤lay›fl› d›flar›dan iflitiliyordu.
Evet, flüphesiz, rahmet-i ‹lâhiyenin nihayetsiz tecellile-
rine mazhard›. Bir zamanlar fiarkî Anadolu’dan Isparta
havalisine sürülmüfltü; Isparta’dan da, da¤lar aras›ndaki
Barla nahiyesine nefyedilmiflti. Burada ölüp gidecekti.
Eski tarihçe-i hayat›n›n flehâdetiyle çok kahraman ve fe-
dakâr olan bu zat, do¤rudan do¤ruya Kur’ân-› Hakîm’in
hakikatlerini benimseyen, ferdî ve millî saadeti, ‹slâmiyet
hakikatlerine sar›lmakta gören ve bunu hayk›ran ve de-
lâil-i akliye ile ilim meydan›na ç›kan bir kimse idi.
Üç devir geçirmifl, cebbar kumandanlara boyun e¤-
memifl, kudsî davas›ndan dönmemifl; yaralanm›fl, zehir-
lenmifl, ölmemifl; da¤lar gibi hâdiselerin dalgalar›ndan
y›lmam›flt›.
Milletleri, kavimleri içine alan, zihniyet ve telâkkileri
de¤ifltiren asr-› hâz›r›n cereyanlar›, bu zat› Kur’ân ve
iman davas›ndaki yolundan çevirememiflti. O, ruhunda-
ki flecaat-i imaniye ile katî inan›yordu ki, dava etti¤i ha-
kikat bir gün milletçe benimsenecek; bir Said, binler, bel-
ki yüz binler Said olacak. ‹nsanl›k camias›nda, neflretti¤i
hakaik-› imaniyenin fütûhât› ve inkiflaf› bafllayacak ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1039
I
SPARTA
H
AYATI
lenme.
millî:
millete ait, ulusal.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müfarakat:
uzaklaflma, ayr›l›k.
nahiye:
idarî teflkilâtlanmada ka-
za ile köy aras›ndaki kademe; bu-
cak.
nefy:
sürgün etme, cezaland›ra-
rak baflka bir yerde ikamet etme-
ye mecbur etme.
neflr:
kitap basma, ç›karma; her-
kese duyurma, yayma.
nihayetsiz:
sonsuz, s›n›rs›z.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n sonsuz
rahmeti, ‹lâhî rahmet.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
saadet:
mutluluk.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
fiarkî:
do¤u, flark ile ilgili.
flecaat-i imaniye:
imandan gelen
cesaret, kahramanl›k.
secde-i flükran:
flükür secdesi,
flükretmek maksad›yla yap›lan
secde.
sürur:
sevinç, mutluluk.
talebe:
ö¤renci.
tarihçe-i hayat:
bir fleyin veya
insan›n do¤umdan ölüme kadar
bafl›ndan geçen fleyler, biyografi.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
telâkki:
anlama, anlay›fl.
zat:
kifli, flah›s.
zihniyet:
kafa yap›s›, düflünce
flekli.
ahali:
halk.
asr-› haz›r:
flimdiki as›r.
camia:
topluluk, cemiyet,
zümre.
cebbar:
zorba.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
delâil-i akliye:
ak›l ile bulu-
nan deliller, akla ait deliller,
ak›lla anlafl›labilen deliller.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
ferdî:
flahsî, bireysel.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hâdise:
olay.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
Hâl›k-› Rahman:
yaratt›klar›-
n›n r›zk›n› veren merhametli
yarat›c›, Allah.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
Hazîn:
hüzünlü, ac›kl›.
ilim:
bilgi, marifet.
iman:
inanç, itikat.
inkiflaf:
ortaya ç›kma, gelifl-
me.
kat’î:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan.
kavim:
millet; aralar›nda dil,
âdet, örf, kültür birli¤i olan in-
san toplulu¤u.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kumandan:
komutan.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve
suresinde say›s›z hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
mazhar:
bir fleyin ç›kt›¤› gö-
ründü¤ü yer; nail olma, fleref-
1...,1029,1030,1031,1032,1033,1034,1035,1036,1037,1038 1040,1041,1042,1043,1044,1045,1046,1047,1048,1049,...1390
Powered by FlippingBook