afak- slâm saran zulmet bulutlar Kurândan eline ve-
rilen bu meflale-i hidayetle da¤tlacak, ölmeye yüz tut-
mufl zannedilen iman ruhu yeniden canlanacak, canlara
can katacak, manen ölmeye yüz tutan millet-i slâmiyeyi
ihyâ edecek, âleme efendi olan slâmiyetin, biiznillâh, ci-
hana efendili¤inin maddî manevî mübeflfliri olacakt.
flte, bu kudsî hakikatin hamili ve nafliri olan ve haki-
katte bugünkü befleriyetin medar- iftihar bulunan bu
aziz zat, din düflmanlarnn plânyla, vaktiyle bu beldeye
gönderilmifl, Anadoluda tesis ettirilen rejimin aleyhinde
bulunmasna, fiilî müdâhalesine mümânaat olunmufltu.
Heyhat! Esasen kendisi siyasetten çekilmiflti; ehl-i dün-
yann dünyasna karflmyordu. O, istikbâli nurlandracak
bir hakikatin telif ve neflrine çalflyordu. Kâinatn sahibi
ve hâdiselerin mutasarrf olan Allah, onun hâmîsi, mu-
ini ve yardmcs idi.
flte, otuz sene sonra tekrar Barlaya döndü¤ü zaman,
hizmet-i imaniyesinde nail oldu¤u büyük ikramlar, ina-
yetleri düflünerek, müflahede ederek mesrur oldu; ve sü-
rurundan a¤lyordu, secde-i flükrana varyordu.
Hâl-i hazrda Üstat Ispartada ikamet eder. Bazen
Emirda¤na, bazen Barlaya gider. Buralar, Risale-i
Nurun telif ve inkiflaf merkezleri oldu¤u için ruhen çok
alâkadardr. Hem, kendisi doksan yaflna yaklaflt¤ ve
birçok defalar zehirlendi¤i için rahatszdr. Hastal¤ tarif
edilmeyecek derecede a¤rdr ve fliddetlidir. Ruhen,
hissiyat kuvvetli ve âlem, bahusus âlem-i slâm, bilhassa
afak- slâm:
slâmn ufuklar, s-
lâmn gelece¤i.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
aleyh:
karfl, karflt.
aziz:
izzetli, muhterem, saygn.
bahusus:
hususiyetle, en çok, he-
le.
befleriyet:
beflerîlik, insanlk.
biiznillah:
Allahn izni ile.
bilhassa:
özellikle.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l, dün-
ya adam, ahireti düflünmeyen.
Esasen:
aslnda, temelinde, do¤-
rusu.
fiilî:
fiille ilgili, gerçekten yaplan
ifl.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, esas.
Hâl-i hâzr:
flimdiki zaman, hâl.
hamî:
himaye eden, koruyan, gö-
zeten.
hâmil:
taflyan, götüren.
Heyhat:
yazk, çok yazk, ne ya-
zk.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kuran hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
ihya:
canlandrma, diriltme, ha-
yat verme.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
ikram:
ba¤fl, ihsan.
iman:
inanç, itikat.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
inkiflaf:
ortaya çkma, geliflme.
istikbal:
gelecek zaman.
Kâinat:
evren; yaratlmfl olan
fleylerin tamam, bütün âlemler.
kudsî:
mukaddes, yüce.
maddî:
madde ile alakal, cisma-
nî.
manen:
mana bakmndan, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medar- iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
meflale-i hidayet:
do¤ru yolu
gösteren lamba, flk.
1040 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
mesrur:
sevinçli, memnun.
millet-i slâmiye:
slâm mille-
ti.
mübeflflir:
müjdeleyen, müj-
deci, iyi haber vererek sevin-
diren.
müdahale:
karflma.
muîn:
yardmc, Allahn yar-
dma muhtaç olanlara yardm
eden manasndaki bir ismi.
mümanaat:
mani olma, en-
gelleme.
müflahede:
gözlem.
mutasarrf:
tasarruf eden, ta-
sarruf sahibi olan, her fleyin
sahibi olan, mâlik.
nail:
kavuflan, ulaflan, eren.
naflir:
eser, neflreden, yayn-
layan, da¤tan.
neflr:
kitap basma, çkarma;
herkese duyurma, yayma.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
rejim:
idarede tutulan yol,
yönetme tarz, düzenleme bi-
çimi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
ruhen:
ruh ile.
Ruhen:
ruh ile.
secde-i flükran:
flükür secde-
si, flükretmek maksadyla ya-
plan secde.
sürur:
sevinç, mutluluk.
telif:
eser yazma.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
zat:
kifli, flahs.
zulmet:
karanlk.