Şualar - page 830

rusya’da kosturma’da, doksan esir zabitlerimizle be-
raber bir koğuşta idik. Ben o zabitlerimize ara sıra ders
veriyordum. Bir gün rus kumandanı geldi, gördü, dedi:
“Bu kürd, gönüllü alay kumandanı olup çok askerlerimi-
zi kesmiş. Şimdi de burada siyasî ders veriyor. Ben yasak
ediyorum, ders vermesin.” İki gün sonra geldi, dedi: “Ma-
dem dersiniz siyasî değil, belki dinîdir, ahlâkîdir; dersine
devam eyle.” İzin verdi.
İkinci esaretimde, bu hapiste iken, yirmi sene dersleri-
mi dinlemiş ve benden daha güzel ders veren bir has kar-
deşimin ve zarurî hizmetimi gören hizmetçilerimin benim
yanıma gelmeleri, adliye memuru tarafından yasak edil-
di; tâ benden ders almasınlar. Hâlbuki, nur risaleleri baş-
ka derslere hiç ihtiyaç bırakmıyor ve hiçbir dersimiz kal-
mamış ve hiçbir sırrımız gizli kalmamış. Her ne ise, bu
uzun kıssayı kısa kesmeye bir hâl sebep oldu.
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Çok Aziz, Çok Sevgili, Çok Kıymettar, Çok
Mübarek Üstadımız Efendimiz Hazretleri!
Arz-ı tazimat ve takdim-i ihtiramat ile istifsar-ı hatır
edip, sıhhat ve afiyetinize dualar ederek, damenleriniz-
den, el ve ayaklarınızdan öpüyoruz.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
afiyet:
sağlık, esenlik.
ahlâkî:
ahlâkla ilgili, ahlâka ait.
alay:
üç tabur piyade veya beş
bölük süvari askerinden oluşan as-
keri kuvvet.
arz-ı tazimat:
karşısındakine say-
gılar sunma.
aziz:
muhterem, saygın.
dâmen:
etek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hü-
küm altında bulunma.
esir:
savaşta düşman eline dü-
şen kimse, tutsak.
istifsar-ı hatır:
hâl hatır
sorma.
koğuş:
hastahane, kışla, ha-
pishane gibi umumî binalarda
çok sayıda kişinin oturmasına
veya yatmasına mahsus bü-
yük oda.
kumandan:
komutan.
kıssa:
anlatılan olay, hikâye.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
madem:
… -den dolayı, böyle
ise.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
sır:
gizli hakikat.
takdim-i ihtiramat:
hürmet-
lerini sunma.
zabit:
subay, askere kumanda
eden rütbeli asker.
zarurî:
zorunlu.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 830 | Şualar
1...,820,821,822,823,824,825,826,827,828,829 831,832,833,834,835,836,837,838,839,840,...1581
Powered by FlippingBook