hürmetsizlik yapmış olurdum. onun için ben kıyam et-
medim.”
“Şu hâlde, bana imansız demekle benim şahsımı, hem
ordumu, hem de milletimi ve Çarı tahkir etmiş oluyor.
derhal divan-ı Harb kurulunda isticvap edilsin!”
Bu emir üzerine divan-ı Harb kuruluyor. karargâhtaki
türk, Alman ve Avusturya zabitleri, ayrı ayrı Bediüzza-
man’a rica ederek, Başkumandana tarziye vermesi için
ısrar ediyorlar. Verdiği cevap bu oluyor:
“Ben ahiret diyarına göçmek ve huzur-i resulullaha
varmak istiyorum; bana bir pasaport lâzımdır. Ben ima-
nıma muhalif hareket edemem.”
Buna karşı kimse sesini çıkarmıyor, neticeyi bekliyor.
İsticvap bitiyor. rus Çarını ve rus ordusunu tahkir mad-
desinden idam kararını veriyorlar. kararı infaz için gelen
bir manga askerin başındaki subaya kemal-i şetaretle,
“Müsaade ediniz, on beş dakika vazifemi ifa edeyim” di-
ye, abdest alıp iki rekât namaz kılarken, nikola nikolaviç
geliyor, kendisine hitaben:
“Beni affediniz! sizin beni tahkir için bu hareketi yap-
tığınızı zannediyordum. Hakkınızda kanunî muamele yap-
tım. Fakat, şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi imanı-
nızdan alıyorsunuz ve mukaddesatın emirlerini ifa ediyor-
sunuz. Hükmünüz iptal edilmiş, dinî salâhatinizden (salih-
liğinizden) dolayı şayan-ı takdirsiniz. sizi rahatsız ettim;
tekrar tekrar rica ediyorum, beni affediniz.”
Şualar | 827 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
lik.
muamele:
işlem.
muhalif:
zıt, aykırı.
mukaddesat:
mukaddes olan şey-
ler, kutsal şeyler, mübarek, aziz,
temiz, yüce olarak kabul edilen
şeyler.
müsaade:
izin.
rica:
dileme, isteme.
salâhat:
dindarlıkta çok ileri olma
hâli, günahsız ve temiz oluş.
salih:
dinin emir ve yasaklarına
uygun hareket eden, takva sahibi,
müttakî.
şayan-ı takdir:
beğenilmeye, tak-
dire lâyık, değer.
tahkir:
hakaret etme, küçük
görme, şeref ve haysiyetini in-
citme.
tahkir:
hakaret etme, küçük
görme, şeref ve haysiyetini in-
citme.
tarziye:
hatalı bir hareketten do-
layı affını isteme, özür dileme.
vazife:
görev.
zabit:
subay, askere kumanda
eden rütbeli asker.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
Başkumandan:
başkomutan,
bir devletin silâhlı kuvvetleri-
nin en yüksek rütbelisi.
çâr:
eski Rus imparatorlarının
ünvanları.
Divan-ı Harp:
harp divanı, as-
keri mahkeme.
diyar:
memleket.
emir:
buyruk.
hitaben:
hitap ederek, söyle-
yerek, birine yönelerek.
huzur-i resulullah:
Resulul-
lahın huzuru, Hz. Peygamberin
huzuru.
hüküm:
verilen karar.
hürmet:
saygı.
ifa:
bir işi yapma, yerine ge-
tirme.
iman:
inanma, itikat.
infaz:
bir hükmü yerine ge-
tirme, bir emri gerçekleştirme.
iptal:
boş, hükümsüz bırakma.
isticvap:
sorguya çekme, ifa-
desini alma.
kanunî:
kanuna uygun, yasal.
karargâh:
askerî birlikte kur-
may heyetinin toplandığı yer,
merkez.
kemal-i şetaret:
tam bir şen-
lik; mükemmel bir coşku.
kıyam:
kalkma, ayağa
kalkma.
manga:
en küçük askerî bir-