Şualar - page 829

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evve l â
: Hakkımda gazete münasebetiyle şimdi ihtar
edildi ki: rusun cebbar bir kumandanı, gösterdiğin izzet-i
imaniye karşısında hiddetini bırakıp tarziye verdiği hâlde,
risale-i nur’un gayet kuvvetli, şahsımın yüz derece fev-
kinde halisâne salâbet-i imaniye derslerini gören resmî
memurlar kalben insafa gelmezler ve inadında devam et-
seler; elbette cehennemden başka hiçbir ceza onları te-
mizlemez, muvakkat bir ömürde bu azîm hatanın cezası
yerleşmez. Çünkü, bir yağ bozulsa, daha yenilmez. süt,
yoğurt gibi değil. İnşaallah, nurlar onların çoğunu bozul-
madan kurtarmış.
San i yen
: Mehmed Feyzi, Bedriye’ye yazsın ki, ben
onun mektubunda bulunan bütünleri duama dâhil ediyo-
rum; onlar da bana dua etsinler.
Said Nursî
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
evvelâ: Medar-ı ibret ve hayret iki esaretimde, şahsı-
ma karşı bir muameleyi beyan etmek ihtar edildi. Şöyle
ki:
Şualar | 829 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
muamele:
davranma, davranış.
muvakkat:
geçici.
münasebet:
vesile, … -dan dolayı.
resmî:
devlet adına olan.
salâbet-i imaniye:
imanın kazan-
dırdığı ve gerektirdiği sağlamlık,
cesaret, şecaat.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
tarziye:
hatalı bir hareketten do-
layı affını isteme, özür dileme.
azîm:
büyük.
aziz:
muhterem, saygın.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
cebbar:
zorba.
dâhil:
girme, içinde olma.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hü-
küm altında bulunma.
evvelâ:
birinci olarak, her şey-
den önce, ilk olarak.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
son derece.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir şekilde, sırf Allah rı-
zasını gözeterek.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
izzet-i imaniye:
imanın gerek-
tirdiği vakar, haysiyet, şeref ve
ağırbaşlılık.
kalben:
kalp ile, kalpten; içten
ve samimî olarak.
kumandan:
komutan.
medar-ı hayret:
hayret se-
bebi, hayrete sevk eden.
medar-ı ibret:
ibret sebebi,
vesilesi.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
1...,819,820,821,822,823,824,825,826,827,828 830,831,832,833,834,835,836,837,838,839,...1581
Powered by FlippingBook