E l hâ s l
: Nasl, bir kitabn her bir harfi, kendi nefsini
bir harf kadar gösterip ve kendi vücuduna tek bir suret-
le delâlet ediyor ve kendi kâtibini on kelime ile tarif eder
ve çok cihetlerle gösterirmeselâ, Benim kâtibimin
hüsnühatt var. Kalemi krmzdr, flöyledir, böyledir der;
aynen öyle de, flu kitab- kebir-i âlemin her bir harfi, ken-
dine cirmi kadar delâlet eder ve kendi sureti kadar gös-
terir. Fakat, Nakkafl- Ezelînin esmasn bir kaside kadar
tarif eder ve keyfiyetleri adedince iflaret parmaklaryla o
esmay gösterir, müsemmasna flahadet eder. Demek
hem kendini, hem bütün kâinat inkâr eden Sofestaî gi-
bi bir ahmak yine Sâni-i Zülcelâlin inkârna gitmemek
gerektir.
Altnc Lema
Hâlk- Zülcelâlin nasl ki mahlûkatnn her bir ferdinin
baflnda ve masnuatnn her bir cüzünün cephesinde,
ehadiyetinin sikkesini koymuflturnasl ki geçmifl
Lemalarda bir ksmn gördün; öyle de, her bir nevin
üstünde çok sikke-i ehadiyet, her bir küll üstünde müte-
addit hatem-i vahidiyet, tâ mecmu-u âlem üstünde müte-
nevvi turra-i vahdet, gayet parlak bir surette koymufltur.
flte pek çok sikkelerden ve hatemlerden ve turralardan,
sath- arz sahifesinde bahar mevsiminde vazedilen bir
sikke, bir hatemi gösterece¤iz. fiöyle ki:
Nakkafl- Ezelî, zeminin yüzünde yaz, bahar zamann-
da en az üç yüz bin nebatat ve hayvanatn envan, niha-
yetsiz ihtilât, karflklk içinde nihayet derecede imtiyaz
SÖZLER | 477
Y
RM
KNC
S
ÖZ
hüsnühat:
güzel yaz.
ihtilât:
karflklk.
imtiyaz:
seçme, ayrma.
inkâr:
inanmama.
kaside:
fliir.
kâtip:
yazc.
keyfiyet:
hâl, durum.
kitab- kebir-i âlem:
büyük bir
kitaba benzeyen kâinat.
küll:
bütün.
Lema:
parlt.
mahlûkat:
yaratlmfllar.
masnuat:
sanatl olarak yaratl-
mfl fleyler.
mecmu-u âlem:
bütün âlem.
müsemma:
isimlendirilmifl, adl.
müteaddit:
birçok, birden fazla
çeflitli.
mütenevvi:
çeflitli.
Nakkafl- Ezelî:
her fleyi zatna
has olarak nakfl nakfl iflleyen,
evveli olmayan Allah.
nebatat:
bitkiler.
nefsini:
kendini, flahsn.
nevi:
tür.
nihayet:
son.
sahife:
sayfa.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
sath- arz:
yeryüzü.
sikke:
mühür, iflaret.
sikke-i ehadiyet:
Allahn her bir
varlkta görülen birlik iflareti.
Sofestaî:
Allah kabul etmemek
için kâinat ve kendi varl¤n da
inkâr eden.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik.
tarif:
tantma.
turra:
iflaret, mühür, damga.
turra-i vahdet:
Allahn birli¤ini
gösteren damga.
vazedilme:
konulma.
vücuduna:
varl¤na.
zemin:
yeryüzü.
adet:
say.
ahmak:
akln gerekti¤i gibi
kullanmayan.
cephe:
yüz, ön taraf.
cihet:
yön.
cirim:
hacim; vücut.
cüz:
parça.
delâlet:
iflaret etme, delil ol-
ma.
ehadiyet:
Allahn birli¤inin
ve isimlerinin her bir varlkta
ayr ayr tecelli etmesi.
elhâsl:
sonuç olarak.
enva:
çeflitler.
esma:
isimler.
fert:
flahs, kifli.
gayet:
son derece.
Hâlk- Zülcelâl:
celâl, azamet
ve kibriya sahibi yaratc olan
Allah.
hatem:
mühür, damga.
hatem-i vahidiyet:
birlik
mührü.
hayvanat:
hayvanlar.